Translate

20 Şubat 2014 Perşembe

SELAM


İnsanların yaşam amaçları varoluş nedenlerini bulmaktır derim hep.

 Hiçbir şey yoktan var olamaz ve vardan yok olamaz. Bu durumda dünyanın toplam enerji dengesi  dünya var olduğundan bu yana aynı olmalı.  Maddesel dönüşümlerle form değişiklikleri oluyorsa toplam enerji sabit demek doğru olmalı. Yani en işe yaramaz dediğiniz insan bile dünya dengesini sağlamakla görevli... Bu durumda ister kadere inanın ister inanmayın. dünyada hiçbir şey tesadüfen olamaz. Sevdiğim bir laftır: "insanlar plan yapar Tanrı da gülermiş"...

Günlük koşuşturmada o kadar benmerkezci yaşıyoruz ki sadece tanıdıklara değiyor gözlerimiz, bir selamı bile paylaşmak gelmiyor aklımıza. Sabahları "günaydın" diyerek bir gülümseme hediye etmeyi çok görüyoruz dünyaya... Bugün annemle hastaneye gidiyorduk. Yolda  çalışma varmış araba giremediğinden kısa da olsa bir yolu yürümek zorunda kaldık. Genel hastalık hali ruhiyesi içinde yürürken durdu, karşıdan gelen yaşlıca teyzeye "selamünaleyküm" dedi gülümsedi. Teyze de selamı aldı ve gülümsemeyle cevap verdi... Yaşam bir kaç saniye donduruldu ve herkes yoluna devam etti...  Beni bu kadın büyüttü... ama ben bunu yapamıyorum, çünkü benim çevremde tanımadığın bir insana Allahın selamını vermek ve verilen selamı almak  alışılmış bir durum değil.. Neden kuru bir  "günaydın"  bile diyemiyoruz tanımadığımız insanlara...

Güvenmiyoruz kimseye....
Kendimizi çok önemsiyor olduk...
Dünya hep bizim etrafımızda dönüyor...
Bizim zamanımız kıymetli...
Yapacak çoookk işimiz var...
Hiç zamanımız yok..

Tam da bu noktada güzel bir aborjin (Avustralya yerli kabile insanları) hikayesi paylaşmak isterim sizinle;

"Avrupalı bir araştırmacı kabile hayatını görüntülemek ister.  Şeften izin alır ve işini tamamlar. Geri dönmek için yol gösterecek şefle yola çıkar. Araştırmacı hızlı adımlarla yürüyerek, teknolojinin nimetlerinden uzak kalmanın stresi ile bir an önce gercek! hayatina kavusmak isterken, şef arada bir çömelerek oturur ve konuşmadan bekler. .. Bir kaç tekrardan sonra avrupalı dayanamaz ve nedenini sorar. Yerli Şef der ki, çok hızlı gidiyorsun, ruhumun bedenime yetişmesi için gereken zamanı veriyorum. Aksi halde varlığımızın düzeni bozulur, ruh bedene ulaşmak için çok yorulur; ruhsuz beden kimliksiz kalır....."


Mutlu olmak için biraz yavaşlamak ve bedenimizin ruhumuzla dolmasına izin vermek gerekiyor. İslamiyetteki 5 vakit namazı böyle yorumlarsak felsefe kendini doğruluyor.  Her şeyden uzaklaşıp ruhun bedeni yakalaması için gerekli arınmaya zaman vermektir bir bakıma namaz kılmak...

Farkediş: Tüm dinlerin temelinde bu zaman ayrımı vardır. Tanımı ayrı da olsa, farklı isimlerle de anılsa, amaç hayata bir virgül koymaktır bence...

Sevdiklerimizi düşünmek, yüzünüzde gülümse oluşturacak programlar yapmak ve bunları hayata geçirmek için zaman ayıralim..  Nefes alabildiğimiz her anın vergisi gibi düşünerek bu kadarcık mutluluğu çevremize yaşatalım, fark  oluşturalım.

Her tebessüm zamanla katlanarak yayılacak ve asık suratlar dünyasında tebessümle yayılan "günaydın"ların gücü var olacak.. Yarınlara mutluluk tohumu önce bizden başlasın.. Çocuğumuza miras bırakabileceğimiz güzel anılarımızdır bizi hatırlanabilir kılacak gerçeklik.

Sevgiyle ve bol tebessümle sağlıcakla kalın...:)











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder