Translate

14 Nisan 2017 Cuma

KENDİ SÖZLÜĞÜN OLSUN -- 3


...................
............
....

An’dan umduklarım "gerçek ben" olmadıkça,
Düşüyorum…
Garip bir sarmalın içinde debelenirken bulabiliyorum kendimi…
Fark ediyorum ki umut bazen güçlü bir enstrüman oluyor kendimi kandırmaya..
Yeni kelime damlayıveriyor sayfaya…

6- YALAN

Gün gelir, beni ben yapan her zerrem, her atom parçası küser birbirine…
Hani tanımlayamazsın da, kontrolün dışında gelip tüm varlığını ele geçirir ya..
Anlamlandırılması zor bir histir o...
Bedeninin ötesinde tüm varlığını alır götürür…
Öyle dolu, öyle başıboş ama öyle kuvvetli…

Hayata küstürür,
Bilemem ki neden..

Hayatımda değişenlere göz atmaya başlıyorum…
Sevmedim dedim…
Olmasa da olur dedim..
Giderim ben, bırakırım  dedim…
Gücümü ispat etmek istedim…
Eksik kalışımla yüzleşemedim

Masamda tabağım eksik kaldı…
Bardağım yalnız kaldı,
Kalemim boşta kaldı,
Ruhum üşüdü …
 O omuz olmadan olmadı…
Yankılanmayan kahkaham duyulmadı,
Diş fırçam bile eksik kaldı bir başına kalınca…
Aşkım, oğlum, annem, babam, ablam, komşum…
Kim ise hayatımdan giden…
Benden bir parça götürdü…
Güçlü olma ümidine sarılıp gizledim eksikliğimi..
Kandırmaya çalıştım kendimi…
An’dan yüz buldukça, sarıldım yeni yalanlarıma…

Hissettiğim eksik kalma hissi idi oysa…
Çünkü hiçbir eksik kalış aynı boğmazmış insanı…
Zamana yayılır ve sonraki eksik kalışla güçlenirmiş,
İşte bu yüzden hep “yeni bir his” demem…
Anlatılamayışı bundanmış dost…

Bırak kendine yalan söylemeyi sevgili kendim…
Utanma…
Kabul et ki “eksiksin”…
Eğer eksikliğini hissediyorsan da sevin..
İnsansın hala…

Artık, gidene bulaşmış bir BEN’e dönüşeceğimi biliyorum…

Yaşamaya devam ettikçe, insanlara dokundukça dönüşmeyi göze alıyorsun kabul et…

Elimde minik bir nefes,
Yanımda bir beden,
Başımı koyacağım bir diz oldukça değerleneceğim ama, zaman kendi hakimiyetini her an hatırlatabilecek bana…
Bunu peşinen kabul ediyorum  ve bırakıyorum yalan arama seanslarını…


Bir gün birilerini eksik bıraktım mı?
..düşünüyorum… 
 ....
Hatırladıklarımla anlıyorum evrenin adaletini...
Sonra da okkalı bir dizi sözlük çıkıyor ağzımdan…
Hay ben bu evrenin…!!!

10 Nisan 2017 Pazartesi

KENDİ SÖZLÜĞÜN OLSUN --2




....
.....
...............................
 
Yaşadığın an'ın hakkını vermek;


Dünyada senin iyi olman için fotosentez yapan ağaca, süt içmen için otlayan ineğe, bal yemen için polen toplayan arıya saygı duymaktır….

Çok mu garip geldi?...
İnan düşündükçe hak vereceksin…

Dünya her zerresi ile bir bütün..
Ve ben de tıpkı sen gibi parçasıyım bu bütünün…
Dünya ne bensiz olur, ne de sensiz…
Ne arısız olur, ne de tek bir ağaç yaprağı eksik…

Her zerresi ile bu dünyanın toplamı benim için var demek ki…
Demek ki ben çok değerliyim…
Tersini düşünmek küfür olmaz mı benim için var olan dünyaya…

Ben varsam dünya var..
Ben öldüğümde olacak dünya benim için yok…
Ben belki birkaç ot kökü besleyeceğim, belki birkaç solucan
Lakin ben olmadıktan sonra olan dünya benim işim değil ki…
Ben varken var olan dünya için ne yapabilirimin derdine düşüyorum artık….

An’da kalıyorum…
An’ı yaşıyorum…
An’da çözüm üretiyor ve an’daki her varlık için üzerime düşeni yapmaya başlıyorum artık..
An için gülümsüyorum,
An için üretiyorum,
An için nefes alıyorum ve nefes veriyorum….
Ağaçlar, çiçekler, böcekler; hatta ay ve güneş bile benim nefesime muhtaç…
Tıpkı benim onlara muhtaç olmam gibi…

İşte tam da bu noktada üçüncü  kelimem geliyor kaleme..

3-ÖZGÜRLÜK
 
Bu kelime ile ürperiyorum..
Yazıyorum ama kalbim onaylamıyor sanki…
“Özgür müsün gerçekten?” diye öyle bir gürültü kopuyor ki içimde ….
Her zerrem itaatsiz…
He hücrem, atomların düzenine muhtaç,
Her organım, sistemine uygun çalışmak mecburiyetinde,
hangi özgürlükten bahsediyorum ki ben….

Sindirim sistemim çalışmazsa yemek yeme özgürlüğüm yok,
Sinir sistemim çalışmazsa düşünebilme yetim yok,
Dolaşım sistemim çalışmazsa kalbim amacını yitirir.
Eeee…
Elimdeki hangi özgürlükten dem vurabilirim ki ben…
“Ben de var olan dünyada görevlerimi yerine getirmek üzere varım” diye düşününce sakinleşiyor içimdeki gürülltü…

Şimdi artık daha da netleşiyor herşey…
Benim görevim huzura ermek,
Geç git yanımdan artık,
Gel, vazgeç benden götürdüklerinden…

Varoluş, mutlu olmak üzere kurulu,
Mutsuzluk için çalışma neden?
Düzen, tebessümle enerji akışını destekliyor ise,
Neden çatışmalardan beklenen ümit?…

Düzenime set olanın yanında yokum artık…
Kim olursa olsun..
Ne olursa olsun…
Artık yokum, bana özgürlük vaat ederken yanlızlığa sürükleyen düşlerde…
Ben ağaç değilim sol yanım….
Payıma düşenle özgür olmaya varım gayri…
An’ım kadar özgürüm ben… Bildim artık…

Yeni kelimem beliriyor giden gölgenin ardından
Anında ekliyorum yanlızlığımı sözlüğüme.


4- YANLIZLIK…

An’ı yaşamaya kayıtsız kalan insan yanlızdır. 
Bu yüzden cesaretim …

Senin bedenin değil ki beni yanlızlıktan koruyan…
Ben An’dan korktukça sığındım senin gölgene,
Tutmaya çalıştım ellerini, seninle bile aynı anı yaşayamadığımızı fark edemeden…
Kendimi sildim kendi ellerimle…

Sadece korktuğumdan…
Kendimle kalmaktan korkarken kaybettim kendimi
Ruhumu her kanattığında büyüttüm sensizliği..
Oysa hiç beraber olamadığımızı yeni farkına varıyorum şimdi…
Ben olamamışım ki…  Sen olma gayretinde iken..
Nasıl “Biz” olabilirdik ki, iki “Sen” ile…

Olamadık..
Şimdi bu andayız…

Ben “Ben”i bulmaya çalışırken;
Sen…

Sevgilim,
Ailem,
Kardeşim,
Dostum,
Öğretmenim,
Arkadaşım,
Komşum… Her kim isen.. 

Bil ki artık açıyorum ellerimi zamandaki yerime…
Bil ki artık biliyorum ben yalnız kalamam…

An’ları biriktirip, tebessümleri toplayacağım anılarımla dolduracağım heybeme…
Yeni silüetlere açacağım tüm enerjimi…
Artık biliyorum ki dünyada yalnız kalmak mümkün değil…
Ben olduğumda, anıma ortak her cana kıymet verdikçe,
Mümkün değil yalnız kalmak…

Rüzgarın yüzünden geçişini hissetmek,
Müziği duyduğunda ritmine emanet etmek bedenini,
Sahilde ayağının altından kayan kum taneleri ile hissetmek yaşamı….


Her şeyin atomlardan, uçsuz bucaksız boşluklardan oluştuğu bu evrende mümkün olamaz yalnız kalmak anladım…
Silkelenip sıyrıldım üzerime emanet herkesten…

Gözün aydın Ben…
Çocukluğum, gözün aydın…
Her nefes yenilenme, yeni başlangıç, yeni umutlar derken 5. kelime de buluverdi sözlüğümdeki yerini…

5.UMUT

Kimine göre fakirin ekmeği
Kimine göre an’ın temel direği…

Benim umudum aşktan yana,
Benim umudum huzurdan yana,
Benim umudum güzelden yana…
Benim umudum, an’ı belirleyip yarından endişe etmeme engel olan tek gücüm…

Endişe yoksa an var…
Anda umut varsa mutluluk var…

O zaman gel nefesimin yareni;
Paylaştığımız an’a ekiverelim umutlarımızı…
Biliyorum ki artık, yaşadıklarım yaşayabileceklerimin en iyisi…
Çünkü an’dan umudum var artık…
......
......

5 Nisan 2017 Çarşamba

KENDİ SÖZLÜĞÜN OLSUN--1


Vazgeçtim…
Hala vaktim varken vazgeçtim...
Artık istediğiniz bir gibi yaşama çabasından vazgeçtim…
Olmadığım biri gibi yaşamaya çalışmaktan yoruldum…

Kabul ediyorum;
Tüm çabam yalnız kalmaktan korktuğum için  idi..
Beni sevin diye bana biçtiğiniz kalıba girmeye çalışırken bıraktınız beni hep…Hem mutsuzluğum, hem de yanlızlığım kar kaldı yanıma…

Karar verdim;
Ben,  ben olarak yaşamayı öğreneceğim artık.
Yıllarca unuttuğum BEN’i bulup çıkartacağım, zamanında anahtarını size verdiğim, zindanından…
Tekrar kendimi bulma yolculuğuna çıkıyorum artık…
Biraz geçmişime biraz hayallerime olacak bu yolculuğum…

Anladım;
Yaşadıklarımın kendi suçum olmadığını anladım.
Sorumlusu ben değilim çocukluğumun….
Ben de isterdim yeteneklerimi bulabilmeyi ama olmadı…
Ben istedim, resimlerden anlamayı…
Ben istedim, okul-ev çizgisine tiyatro katabilmeyi …
Ben istedim basketbol oynamayı…
İstedim ama olmadı... Sorumlusu ben değilim anladım…



Vazgeçtim…
Olmadığım biri gibi yaşama çabasından vazgeçtim…
Bilmediğimi fark ettiğim her konuda, “sıfır” noktasından koşarak yetişmeye çalışmaktan yoruldum…
Hayatımın büyülü ilk kelimesini aldım, yaşam sözlüğümün ilk sırasına..

1-    BİLMİYORUM

Evet… Bilmiyorsam bilmiyorum artık…
Bilmek istiyorsam bakarım… Bilmek zorunda değilim artık…
Sen benim geçtiğim çakıl taşlarına değmeden bana ahkam kesiyorsan, kayalık yolların senin olsun…
Kumsalda yürümek de kolay değil arkadaş…
Sen, senin yaşanmışlığınla beni yargılıyorsan değme aldığım nefese…
Yormayalım artık birbirimizi…

Yaşım 18
Yaşım 25
Yaşım 33
Yaşım 50…

Artık ne yanlızlık korkutur beni, ne de senin varlığın…
Ben seni olduğun gibi kabul etmeye hazır açmışken kollarımı, çıkarma baltanı diyorum.. Budama beni…
Şeklimle uğraşma… Konuşacak ortak konumuz yoksa geçip gidelim birbirimizden…
İnan bana; mecbur değiliz birbirimize…

Kimler geldi geçti nefesimin yanından bunca yıl…
Kimse yoksa artık
Ellerimi kaldırıp kabul ediyorum…
Sen gibi olmaya çalıştığımdan hepsi… Gitme diye…
Oysa ben çırpındıkça battım kimliksizliğime…

Sen de gittin… Birkaç foto, birkaç satır…


Ve ben başka kimliklere doğru sakladım korkularımı…
Kabul ediyorum çok geç duydum kendi çığlığımı…

Duyduğum ilk çığlığım tuttu elimden,
Birlikte geçmişimdeki BENlerle karşılaştık; yüzleştik..
Ne çok BEN olmuşum…
Sahiplendiğim her savaşın alıp götürdükleri,
hediye paketi ile bana ekledikleri ile ne çok şekil almışım…


Çocukluğumun, kabuğunu kırmak için verdiği savaşı ilk defa taktir ettim..
Şimdi ben kendi çocukluğuma ihanet içindeyim oysa ki…

Çocukluğum; kendi olmak için kendini ait hissetmediği bir dünyaya direniyordu…
Korkularını dizginlemiş, kendi olabilme şansını yakalamak için  koşuyordu…
Hayatımdaki tek başarılı dönemdir çocukluğum…
Kendimle geri gittiğimde gözlerine bakamadığım yaşım…
Masumiyetinde ezildiğim, kararlılığından korktuğum yaşım..
Şimdi de beni alıp tekrar BEN yapacak… Ben de hesaplaşmalarımı bitirdiğimde kendi arayışıma dönecek ve AN’da kalmayı öğreneceğim..

Sözlüğüme ivedilikle ekliyorum ikinci kelimemi…

2-AN’DA KALMAK

Zamana ait olmak..
Geçmişin “ah”ları; geleceğin umutları, paçalarımızdan çekiştirmeden sadece “an’da kalmak”…
An'da kalabilmek
Öyle kolay değil elbette…
Bir bakış takılır an’ına,
Bir iğneleyici söz,
Bir kıskançlık hissi,
Bir pişmanlık…
Çekiştirir seni de an’da kalamazsın…
Hesaplaşmalar tamamlanmalı bu yüzden…
Ya affetmeli, ya da yüzleşmeli…

.....
.....