Translate

23 Ekim 2016 Pazar

ÖZÜR DİLERİM ÇOCUK...

Bugünlerde güzel şeyler yazmak istiyorum ama kalem donup kalıyor...
Dünya akıl tutulması yaşıyor sanki..

Görülmez bir çember var etrafımızda ve giderek daralıyor; tek sıra haline sokulmaya, aynı yere döndürülmeye çalışılıyor gibiyiz...

Çocuk tecavüzleri,
Madde bağımlıları terörü,
Masum-suçlu ayrımının flulaştırıldığı savaş alanı haberleri...
Şiddet akıyor her yerden...

Modern çağın vebası şiddet...

Oyunlara sızan, beyinleri esir eden; saygı ve vicdan kavramlarını hedef alarak kirli yarınlara "yönlendirilebilen güç" yetiştiren  planlanabilen şiddet...
 ..................................
Her yetişkinin diplere, köşelere sakladığı, unutmaya çalıştığı kötü çocukluk hatıraları çıkıyor su yüzüne... Vicdan hesaplaşmaları patlıyor insanların içinde... Yine de susuyoruz...Tıpkı öğretildiği gibi...
Bahaneler bulup vicdanımızı etkisiz hale getirmeye çalışıyoruz, kendimizi haklı çıkarma çalışmaları yapıyoruz...

................
Özür dilerim çocuk; babasının elinden yediği tokatlara seyirci kalan anne adına....
Özür dilerim çocuk; kimseden çıkartamadığı ezikliğini sözleri ile üzerine kusan anneyi görmezden gelen komşu adına...
Özür dilerim çocuk, oyun adına diye sana şiddet uygulayan komşu çocuğunu umursamayan abilerin adına...
Özür dilerim çocuk; ağladığın gecelerde sesini duymayan kardeşlerin adına....
Özür dilerim çocuk; yavaş yazıyorsun diye elinde cetvel kıran öğretmenin adına...
Özür dilerim çocuk;  çocukluğunda gördüğü istismar işkencesini sana uygulamakta sakınca görmeyen hasta ruhlar adına...


Özür dilerim...
Zarar gelen her zerren için..
Döktüğün her damla göz yaşı için...
Korktuğun her an için...
Omuzlarına yüklediğimiz her kötü anı için..
Elindeki öfkeyi, şiddetle alarak savunmasız bırakıldığın her kötülük için...
Vicdanını kaybetmiş pisliklerden senden uzak tutamadığımız için...
Özür dilerim çocuk; bu dünyada "insan" olarak yaşamana izin veremediğimiz için...

Çok özür dilerim..




16 Ekim 2016 Pazar

ÖĞRETMEN OLMAK...

Bir insanın başına gelebilecek en büyük şans kendisiyle anlaşabileceği bir öğretmendir.

Zorlama yöntemi ile değil, bireye özel çözümleme sistemi üzerinden, kişinin yaşam ritmine uygun bir şekilde eğitime devam eden bir mantık dünya üzerinde var mı bilmiyorum. "Okul" sistemi olmadan önce vardı muhtemelen..."Okul" sistemini kabaca şöyle tanımlıyorum ben:  insanların dijital numaralara bağlanarak gruplandırılması, ardından da toplu olarak, neler yaşaması gerektiğinin belirlendiği sistem...

"Memleketimizin  en en ennnn öncelikli konusu eğitim" diyoruz ya, Dünyanın da en büyük problemi eğitim... Bu sorunu halletsek, yeryüzünde ne açlık kalacak ne de savaş... Tüm insanları, tüm yaşam şekillerini, tüm inançları kapsayacak bir sistem bulunsa da yarınlarımızdan emin olsak....

***************
Memleketimde de, zaman yönetimi ve süreç tasarımı eğitimi verebilecek bir mantık olsa, meyvelerini 25-30 yıl sonra almaya başlarız...
Bugünlerin sancılarını 25-30 yıl öncesinde aramak, yaşanan hataları yüzümüze çarpacakken neden deve kuşu misali gömüyoruz kafalarımızı kuma bilemiyorum....

Güzelliklerden konuşabilmek varken...
Her birey, kendi renklerinde zamana kendi ismini kaydettirme özgürlüğü ile doğmuşken...
Neden her canlıyı tekleştirme çabamız....

Balıklara uçma, kuşlara yüzme öğretme inadımız neden?.... Nedir bizleri çaresiz kılan?... Çözümün "mutlu öğretmen" kalıbında gizli olduğunu görmek imkansız olmamalı....!!!

Öğretmenlerimiz, öfke kontrolü, iletişim, ses-beden dili, insan ruhu  konularında eğitilip; önce "mutlu insan" hedefine inandırılabilseler...
Unutulmaması gerekenen en önemli şey, mutlu insanın kalıcı öğrenme yapabileceğidir...

Mutlu öğrenci mutlu öğretmen olur...
Mutlu öğretmen mutlu öğrenciler yetiştirir; gerektiğinde ailelerin eğitimi de desteklenir ve toplumsal bir sıçrama yapılabilir....

Türkiye'de bu eğilim köy enstitüleri zamanında vardı ve tam bir nesil şekilleniyordu ki; korku cumhuriyeti ile ezildi... Öyle üzgünüm ki o dönemin "gerçek" eğitim neferleri için... Ödedikleri bedeller için...
Sonra öğretmen liseleri vardı..... Bir nebze nefes idi...

O dönemlerde öğretmen olmak vali olmaktan kıymetli idi... Herkes bilirdi  kıymetini, verirdi hakkını... Maddi olarak hiçbir zaman olması gerekeni alamadı ama halkın gözünde saygınlığı vardı... Hedeflerin  kıymeti biliniyordu...


Mustafa Kemal Atatürk'ün kısım kısım bilinen konuşmasının tam metnini okumaya, bugünlerde  her şeyden çok ihtiyacımız var sanırım... Tekrar tekrar okumaya... Sindire sindire okumaya... Öğretmen olmanın ne kadar zor ve ÖNEMLİ olduğunu anlayana dek okumaya ÇOK İHTİYACIMIZ var...!!!




    


*****************************
Öğretmenler!
Yeni nesli, Cumhuriyet’in özverili öğretmen ve eğitmenleri, sizler yetiştireceksiniz; yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin yeteneğiniz ve özveriniz derecesiyle uygun olacaktır.
Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister. Yeni nesli, bu kalite ve yetenekte yetiştirmek sizin elinizdedir. Sizlerin, seçkin görevinizin yerine getirilmesine büyük özveriyle varlığınızı vereceğinize hiç şüphe etmem.


Öğretmenler!

Erkek ve kız çocuklarımızın, aynı şekilde bütün ilim derecelerindeki öğrenim ve eğitimlerinin uygulamalı olması önemlidir. Memleket çocuğu, her öğrenim derecesinde ekonomik hayatta istekli, eser sahibi ve başarılı olacak şekilde donanımlı olmalıdır. Millî ahlâkımız, uygar ilkelerle ve hür düşüncelerle arttırılmalıdır. Bu çok önemlidir, özellikle dikkatinizi çekerim. Göz korkutma ilkesine dayanan ahlâk, bir erdem olmadığı gibi güvene de uygun değildir.


Efendiler! Bu görüşümde sizin tamamen benimle beraber olduğunuza şüphe etmiyorum. Genel öğrenim ve eğitim programımız da bu temelleri içine alır. Fakat biliyorsunuz ki, görüşlerin, programların kesin ve açık olması çok önemli olmakla birlikte verim ve eser verebilmesi, onların becerikli, anlayışlı ve özverili öğretmenlerimiz tarafından okullarımızda çok büyük dikkat ve gayretle uygulamasına bağlıdır. İşte özellikle sizden rica edeceğim konu budur. Sizin başarınız, cumhuriyetin başarısı olacaktır.

Arkadaşlar, yeni Türkiye’nin birkaç yıla sığdırdığı askerî, siyasî, idariî inkılâplar sizin, saygıdeğer öğretmenler, sosyal ve fikrî inkılâptaki başarılarınızla desteklenecektir. Hiçbir zaman hatırlarınızdan çıkmasın ki,
“Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister.”
Hâkimiyet-i Milliye: 26.08.1924

******************************************

Tüm öğretmenler ve öğretmen olmak isteyenler nasıl bir vebal altında olduklarını biliyorum ki farkındalar...  İşte bu farkındalık iyilik yayacak yarınlarımıza diye tüm umudum..

Benim tüm umudum 20 sene sonrasına iyilik, huzur, başarı, özgürlük, liderlik tohumları ekecek; sorumluluğunu -özveri ile birleştirerek- bilen tüm öğretmenlerimizde.

Gözlerinin içi gülen, yarınlarımıza fark katacak her bir çocuğumuzun öğretmenlerine sonsuz minnetlerimle... SİZLER iyi ki varsınız...

2 Ekim 2016 Pazar

YAŞ HESABI:)...

Bir insan için en güzel yaş nedir tartışması vardı geçenlerde...
Herkes bir şeyler söyledi ama ben kelime bulamadım...


İnsan yaşını neye göre belirliyor ki...
Zamanı dilimleyen kişiye göre, mevsimlere göre yaş alıyor muyuz gerçekten..
Haksızlık bence...
İnsan yaşayabildiği anların toplamı kadar yaş alır desem hanginiz bana ters düşer ki...


Hayatlarımızda öyle yıllar vardır ki, günler hep birbirinin tekrarı gibi geçmiş, gün dolduruyor gibi hissetmişizdir... Öyle yıllarımız da olmuştur ki; acılar kayıplar, hayatımıza eklenen yeni nefesler, yeni sorumluluklar, büyük başarılar, başarısızlıklar... Bizi dolu dolu yaşamı hissetmeye iten mevsimler...
Bu senelerin eşit yaş aldırması haksızlık değil mi...
Ben kime göre kaç yaşındayım...

Ruhum yeni aşık hallerinde bahar havalarında...
Beynim, işin  sorumluluğunda fırtınalara dayanmakta...
Kalbim, annelik ve eş olma sorumluluğuyla atmakta...
Ben hepsinin toplamıyım....
Dolu dolu geçen 39 senenin ardından tüm yaşadıklarımla 40'lı yaşlarımın ilk takvim gününü tükettim bile...

Bana ne katacak önümüzdeki 365 takvim yaprağı?...
Tüm yaprakları dökecek nefesim var mı hanemde? Bilmiyorum...
Kader bana hangi tebessümleri hangi kahkahaları, hangi alkışlar getirecek?  Bilmiyorum...
Benim payıma ne kadar gözyaşı düşecek, nelere ruhum ezilecek, hayatıma kimler girecek, kimlerle yolum ayrılacak?  Bilmiyorum...
Lakin zamanı yavaşlatarak, daha derin nefes alarak yaşamayı istediğimi biliyorum:)

7 takvim yılı yaşında bir evlat, konuşurken bana 20 yaşındaki beni hatırlatsa da  hala sıkıştırıp öpme gücümü kullandığım aramızda kalsın... Oyuncak için para biriktirdiği kumbarasını babasına verip bana "mor menekşe" alan okyanus gözlüm benim şu dünyaya yapabileceğim en büyük iyiliğimdir...

"Gözümün nurum" dediğim can yoldaşımın papatyalarla alınacak nice nefeslere yarenlik etme sözü bana bu dünyanın verebileceği en büyük hediyedir....

Alıp verdiğim her nefes için, sahip olduğum her şey için Yaradan'ıma sonsuz şükürler olsun...

Ailem, dostlarım, düşmanlarım,sevenlerim, sevmeyenlerim ve beni ben yapan yaşadığım her şey.... Yaşadığım bir acı eksik kalsa yine ben olmazdım...

Hepiniz iyi ki varsınız..:)