Translate

20 Eylül 2015 Pazar

MUTLU OLMAK İÇİN ÇOK NEDEN VAR: KURBAN OLMAK...

MUTLU OLMAK İÇİN ÇOK NEDEN VAR: KURBAN OLMAK...: Bayram hoş geldi sefa geldi... Çocukluğumun bayramları gülümsetir beni. Ne kadar teşekkür etsem azdır bayramlarımı bayram yapan anılarım...

14 Eylül 2015 Pazartesi

BARBARLIK MÜZESİ...


Yıl  1963...
Aylardan Aralık...

Doktor beyin eşi ve üç küçük çocuğu tek katlı evde, ev sahipleri ve komşuları ile oturuyor... Olaylar yoğun.... Doktor bey can kurtarma derdinde.. Günlerce eve gelemediği oluyor.. Ev sahibi yalnız bırakmıyor ailesini.. 3 küçük çocuk oyun oynuyor masumca...

Gece saat ilerliyor... sokaktan gelen sesler korkutucu.. Alev alev ilerliyor, kışkırtılmış nefret.. İnsanlar; sokaklarda kendi kanunları ile, kendilerine belirtilen hedefe yürüyor...
Tek amaç, yok etmek... korku salmak...öldürmek...
Piyonlar itina ile seçiliyor, bir nebze merhameti olanlar kurulan oyunun dışına itiliyor...

3 çocuk... gencecik bir anne.... yaşlı ev sahibi çift ve yaşlı komşu... silahsız, savunmasız...hastalara çare olmak için gelmiş doktorun ailesi... hiç tanışmıyorlar... İki kelam ettikleri olmamış... bir kere çay içmişlikleri de yok... hiç tanışmıyorlar... birbirleri ile bir husumetleri yok... Belki konuşsalar bir tanıdığını sağlığına kavuşturmuş olduğunu görecek çocukların babasının... kadının kocasının...

Ev sahibi ışıkları kapatıyor.. 3 çocuk ve anne banyoya saklanıyor... ev sahibi ve komşu tuvalete... silahsız...savunmasız... suçsuz...
Hiç tanımadıkları parmaklar, "evde kimse olmasa bile dağıtın " talimatını uyguluyor...
Hiç tanımadıkları yüzlerdeki, merhamet dilenen gözleri tanıyorlar sadece...

Hiç tanışmayan parmaklar tetiğe onlarca kez basıyor ve hiç tanımadıkları gözleri sonsuza dek kapatıyor.... 3 küçük çocuk....biblo gibi...annelerinin cansız bedeni üzerine, cansız yığılıyor.... Tuvalete rast gele saçılan kurşunlar ev sahibinin karısının alnı ile buluşuyor... diğerleri yaralı...

Yıllarca aynı sokakta yürümüş, birbirini hiç tanımayan insanların söndürdüğü onca hayatlardan birkaçı... kaçırılan kızlar, eğlence olsun diye balta ile parçalanan bedenler...
Yüzyıllar boyunca birlikte yaşamış, barış türkülerini düğünlerine meze etmiş iki halk, nifak tohumları ile koparılmış, ayrıştırılmış,ayrılmış..
Barış türküleri, acı ve ağıt içeren çığlıklara yenilmiş...

Yer Kıbrıs...
Tarihin, 1963 Aralık'ta donduğu ev, "Barbarlık Müzesi"... Bugünleri anlamak için görülmeli..Görmeye giderken akıl gözü ve kalp gözü açık olmalı...

Oyun çok benzer...
Sonuçlar hep aynı...
Bu oyunu bozmak artık bu toprakların kaderi olmalı...

Gandi'nin dediği gibi: "Türkler İngilizleri yenene kadar Tanrıyı da İngiliz zannederdim"...

Biz, modern dünyanın tüm zanlarını değiştirebilecek kudrete sahibiz... "Sahip olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur...

Barış türküleri ile kalın...

6 Eylül 2015 Pazar

MAHALLENİN DELİSİ OLMAK...

Ne çok değişiyoruz...

Acı dolu yaşanmışlıkları "hikaye" gibi dinliyoruz...
Dinledikçe daha az üzülür oluyoruz...
Daha az etkileniyor, daha bir tepkisizleşiyoruz...
Ateşi düştüğü yerde bırakıyor, paylaşarak azaltmaya yeltenmiyoruz...
 Her şeyi hedeflere malzeme yapan insanların yaptıklarını konuşuyoruz sadece...

Tek temenni.. "Allah yardımcıları olsun..."
....İyi de, yüce Yaradan hepimizi birbirimize emanet etmedi mi... İyiliği emredip kötülükten sakındırmak bundan değil mi...
Sadece temenni..
Soğuk, buz gibi...

Fotoğraflarla paylaşılan "sözüm ona özlü sözler"...
Minik bedenlerin sessizliği...
Çaresiz gözler...
Korku ile kaderine terk edilmişliğin sessiz çığlıkları...

Birgün o fotoğraf karesinde kendimizin olabileceğine hiç ihtimal vermemek...
Avuçlarımızdan kayan hayatın kendi çocuğumuz olabileceğine ihtimal vermemek...
Penceresine bayrak asılan evin, kendi evimiz olabileceğine ihtimal vermemek...
Nefret söylemlerinin çığlıklarımızı bastırabileceğine ihtimal vermemek...


Eminim onlar da birkaç yıl öncesine kadar ihtimal vermiyordu yaşadıklarına...!!!

O zaman; bu günlerde bir parça huzur için, bir parça insanlığımıza sığınabilmek için bir şeyler yapalım...
Hemen yanı başımızda yapabilecek pek çok şey bulabiliriz...
Çok değil günde birkaç saat çalışabileceğimiz mahalle bazlı oluşumlara önayak olalım...

HERKESin yapabileceği şeyleri "nasıl olsa BİRİleri yapar" diyerek HİÇ KİMSEnin birşey yapmadığı bir dünyada nefes alıyoruz...

İhtiyacımız olmayan nesnelerimizi gerçekten ihtiyacı olanlara ulaştırabilmek için,  elden ele bir sistem kuralım... Kurulan ve güvendiğiniz bir oluşum varsa destek olalım...

Lütfen sanal olmayalım...
Nefes alıp kabuğumuzdan kafamızı çıkartalım...
Herkes BİR ŞEY yaptığında, HER ŞEY daha dayanılır olur..

Sadece para-eşya vermek değil.. zaman harcamak, akıl koymak, destek olmak, birlikte İYİLİK hareketi başlatmak... Gül kokusu elden ele misali, bir hareket başlatmak...

Kimseden ilk adımı beklemeden..." Her mahalleye bir deli lazım" denir bizim ellerde.
İlk hareketi başlatan olmak zordur. Yürütmek, inanç birliği oluşturmak daha da zor...

O zaman haydi, her gün en az bir saatimizi "insan" olmaya ayıralım..
Gece başımızı yastığa koyarken, bir yüzde gülümseme oluşturmuş olma ihtimali ile daha rahat uyuyabiliriz....

Şimdiden Kurban bayramı hazırlıklarına başladık da;  dünyanın kaderine terk ettiği kurbanlar için birlik olamadık..

Kim bilir:
Belki bizden biri insan olmayı tekrar hatırlatır dünyaya...
Belki bizden biri Kurban Bayramı'nın ihtiyaç sahiplerini gözetmek olduğunu tekrar hatırlatır dünyaya...!!

Çocukların gözlerine gülümseyebileceğiniz huzurla kalın...