Translate

5 Eylül 2016 Pazartesi

YENİDOĞAN DOKTORU OLMAK...

Hani yerin ayaklarınızın altından kaydığını hissettiğiniz zamanlar olur ya...
İçiniz ezilir de elinizdeki en değerlinize sarılma ihtiyacı dayanılmaz bir hal alır...

Kelimeler anlamsızlaşır..

 Boğazınıza bir yumruk dayanır da nefesiniz kesilir...
Tam da isyan çizgisi üzerinde tüm sessizliğinizle, avazınız çıktığı kadar susarsınız...
İşte tam öyleyim şimdi...


Yaklaşık 7 yıl öncesi bir hastane odasında bana yaşatılan tarifsiz acının benzerini yaşayan, canımın içi arkadaşıma yardım edememenin; edemeyecek oluşumun sancısı ile susuyorum...

9 aylık heyecanlı bekleyiş bazılarımız için genele göre kat be kat zordur..
Her gün iğnesi; hamilelik diyeti, şekeri, tansiyonu derken; avuç dolusu ilaç ile bu süreci yaşamak öyle her babayiğidin harcı değil yani...
Hele doğum sonrası canınızın bir yarısını, 9 ay kalbinize ortaklık etmiş atan bir yüreği, saramadan bırakmayı düşünmek bile acıtır...

Her ne kadar "meslek hassasiyeti" diyerek doğruları anlatmak bile olsa görevi, "her şeye hazırlıklı olun, çocukların bünyesi bu durumu her zaman atlatamayabilir" diyecek kadar kalpsiz ve ruhsuz doktorlardan korusun rabbim tüm anne adaylarını...

Elbet biliyoruz ki "mallarımız da çocuklarımız da bize emanettir, hiçbir zaman sahibi olamayacağımız emanetler".... Lakin kaybetmeden kaybetme acısını yaşattırmak olmamalı hiç bir görevin karşılığı...
Lütfen lohusa-anne psikolojisine daha duyarlı bir eğitimden geçsin yeni doğan doktorları...

Yaptıkları, doktorlarımız için çok sıradan olabilir ama anne için dünyayı buzdan bir küreye çevirecek kadar kırılganlaştırabilir...


Rabbim kimseye yaşadıklarını aratacak acılarla imtihan etmesin...