Translate

29 Mart 2014 Cumartesi

SEÇİM



Bu yazıyı okurken lütfen tüm önyargılarınızı bir kenar koyunuz. Bu HEPİMİZ içindir:)

Bugün, seçimden önceki son gün...
Türkiye'de yaşanan bu günler, tarihe not düşülecektir. Herkes; paylaştığının, yaydığının, konuştuğunun, dinlemediğinin, anlatamadığının, çalışmadığının, araştırmadığının vebali ile yüzleşecek  ...

Zaman duyduğuna gördüğüne inanma zamanı değildir.
Zaman Dünya dengelerini anlamaya çalışma ve ipleri takip ederek oyun kurucularına ulaşmak için çaba sarf etme zamanıdır.

Zaman "demokrasi" söylemleri ile yaşama zamanı değil, "demokrasiyi" yaşama zamanıdır....

Aile içi demokrasiyi yaşamayan bireyler nasıl oluyorda demokratik yönetimi sorguluyorlar anlamıyorum.Oy kullanacakların  % kaçı aile içinde tercih hakkına sahip?.. Ben hala memleketimizde "ataerkil" aile yapsının hakim olduğuna inanıyorum. İktidar anlayışı evde başlar, okullarda pekişir.
-babanın lafı üzerine laf olmaz - eti senin kemiği benim- mutlaka bir bildiği vardır-....
 

Biz, bizi geliştirmezsek, birileri bizi değiştirecek....!!!!

Zaman, toplumsal bilgilenme ve aydınlatma hareketlerini PLANLAMA-TASARLAMA zamanıdır....

PLANLAMA-TASARLAMA... neden mi önemli ?

Aile yapımızdan başlayacak bir aydınlanma olmazsa, 60'larda yaşanan senaryo daha çoookkk kurgulanır memleketimizde...

Tarihimizde hep "tek adam" dönemleri not düşülmüştür. Bu, tüm dünya devletleri için böyledir, çünkü insan doğasında bu vardır. İnsan koşulsuz itaate uygun yaratılmıştır. Dikkat edin, tüm ilahi dinle bunun üzerine kuruludur.

Tarihi değiştiren olaylarda halk gücü etkili olmuştur ve halk gücü büyük kitlelerle takip edilen düşünce temsilcileri etrafında kenetlenme ile oluşmuştur.  Atatürk, Lenin, Engels, Marx,Hitler, Musolini...Bu liste uzar... Listenin sonuna da  Recep Tayyip Erdoğan ismini bu tarih not düşer...

Lider olmak zordur...
Zamanla çarpıştıkça keçeleşir insani yanlar... tırmanırken sırtındaki sorumluluklarla tırnakların arası kir dolar... Tarihin seni hayin-insafsız-cani... olarak kaydetme ihtimalini bilerek oyuna dahil olmaktır liderlik. Çıkarlar söz konusu olduğunda, insanların kutsal değerlerinden bile vazgeçebildiği dünyada ismini kullanan herkesten mesul olmak zordur.... Büyük hedefler için koşarken atladığın çatlakları geri dönüp kapatmak  zordur... Evde lider olmak kadar zordur memlekete lider olmak..:))

Farkedis:Memlekete sevdalı, iyi niyetli liderler mutlu ailelerde yetişecektir. Her insan kendi dünyasının lideridir.

İyilikten yana tutuyorum düşlerimi ve salıyorum yarınlara... Zamanında kabul olmasını umuyorum dunya barisi için edilen duaların.


Demokrasi adına hoşgörü ve huzur dileklerimle.... sağlıkla kalin












26 Mart 2014 Çarşamba

BİRLİKTE VAKİT GEÇİRMEK

Bu günlerde hiç ama hiçbir şey yapmak istemediğiniz oluyor mu?... Havaların bahara çaldığı zamanlarda bile ruhunuzun sıkıştığını hissettiğiniz.... ?

Okuduğum, seyrettiğim her haber yeni soru işaretleri ile boğuyor beynimi. Bu kadar çirkin olmamalı hiçbir şey derken... Bildiğimi sandıklarımın bilmediklerim yanında sonsuzlukta bir nokta olduğunu düşünüyorum...Çığlıklarımı suskunluğumun ardına saklıyorum...

Böyle günlerde, sevdiklerimi daha çok özlüyorum, daha çok sarılmak istiyorum oğluma, kendi çocukluğuma yolculuk yapıp en ilkel oyunlarla vakit ayırmak istiyorum O'na.. Aramıza hiçbir bilgisayar, telefon girmeden; kurşun kalem ve kağıtla, tebeşir ve kara tahta ile... Çimlerin üzerinde yakalamacılık oynayarak ya da evde saklambaç oynayarak, gıdıklayarak dokunmak istiyorum Canım'a.... Hikaye okurken yüzünü seyretmenin, her kıvrımını incelemenin keyfine varıyorum. Mimik yarışı yaparken beni yenmesi ve sevinç dansı yapması bambaşka bir his deryasına sürüklüyor beni...

Eşimle birlikte geçirebileceğimiz vakitlerin kalitesini arttırmak için çaba sarf etme ihtiyacı içindeyim. Daha çok müzik dinlemek, kitap okuyup tartışmak... Kendi hayatımızı sorgulamak... Sessizce dergi karıştırmak, seyretmediğimiz film kalmasın  diye bir geceye iki film sıkıştırmak..:)) Sadece ikimizin olacağı anları hafızama kazımak ve kimseyi ortak etmemek..

Kısaca "birlikte vakit geçirmek" ifadesinin anlamını yakalamak derdine düştüm... Neden  mi?..  hatırladığımızda mutlu olacağımız anılar depolamak istiyorum yarınlarımıza.

Her an miladımız aslında; daha çok "birlikte vakit geçirmek" için ertelenmiş tarihlere hapsolmayalım. Şimdi başlayalım sevdiklerimizle anı oluşturacak bir şeyler yapmaya....

Farkediş: Başkalarının hayatını seyrederken, zamanla akıp giden herkesin kendi hayatı aslında!!!!

Aristotales, "mutluluk eylemdir" der... Sevdiklerimiz ile birlikte iken zamanı biraz yavaşlatalım ve her şeye rağmen mutlu olmak için kendimiz için harekete geçelim:))

Mutlu ve yarınları umut dolu günleriniz olsun

17 Mart 2014 Pazartesi

ACILARIN ÜSTESİNDEN GELEBİLMEK


Yaşamın kıyısında hissederiz de korkularımız kanat olur bazen...

Geleceğimizden korkarız, düşüncelerimizden, çevremizdekilerden.... Kaybetmekten, mutsuz olmaktan korkarız... Bazen de kendimizden korkarız; kendimizle kendimiz arasında kalırız...

Bütün gece uykusuz ve endişe ile geçti... İlk değil oğlumun başında sabahlayışımız... Lakin dünyamız böyle iken ilk sarsılışımdı... İlk defa Kafka'yı anlamaya yakın oldum..." ölümün gerçek olduğu bu dünyada hiç bir şey çok da ciddi değildir aslında"
En büyük korkunun Sevgiyi kaybetmek oldugunu fark ettim yeniden... Bizi koşulsuz seven insanları kaybedişimiz o yüzden HİCliğe  sürükler bizi. Hiç bir şey anlam kazanmaz, Hiç  bir şey değer almaz...

Rabbim dedim; "sen kimseyi baş edemeyeceği ayrılıklarla sınama... Hazır olmaz gönül hiç bir ayrılığa... Evlatlarımızla sınama bizleri, Onları da hayırlılarından eyle" diye dua ederek sakinleştirmeye çaliştim kendimi, elimdeki termometre 39,5'u gösterirken...

 Anne- baba-kardes-evlat-eş acılarını yaşayanlar bilir... Silinmez izler bırakır kalbe ve gizlenir gözlerin arkasına.. Sadece, gözlerinin cok derinlerine baktığınızda sevdiğinizin;  ancak görebilirsiniz kalbinin kanayan yerlerini...

Annemi düşündüm... Oğlumun doğumundan sonra uzun süren, çok sancılı bir hastane süreci yaşadım.... 'Onsuz yasayamam' diye gözyaşı döktüğüm zamanlarda "isyan etme kızım, kimseyi benden daha çok sevmeyin diyor Yaradan" derdi.... Bilmek ile yaşama yerleştirmek başkadır.  Annemi o dönemde anlamadığımı anlıyorum..... Oysa şimdilerde fark ediyorum ki' Rahmetli babamin acisi ile başedebilme yoluydu annemin... Yaşam boyunca herkes kendi "acıyla baş edebilme yollari"ni buluyor ve yaşamina yerlestiriyor.

Bu günlerde öyle acılar düştü ki yüreklerimize, hassasiyetimiz artti sevdiklerimize karşi.... Bir anne "oglum" diyerek sarılamayacak fidanına; bir çocuk hayatında hiç "baba" diyemeyecek koşarken kendine açılan kollara; bir kadın ev zilinin çalışını beklemeyecek  sarılıp "kocam hoş geldin" diyemeyecek...

Diyorum ya, acılarımız çok bu sıralar... Hepimiz biliriz, mutlaka tecrübe etmişizdir:  acılar paylaşıldıkça azalır... Şimdi zaman paylaşma zamanı... BİR olma zamanı....  Her şeyin üzerinden gelebileceğimiz gücümüz var aslında. Olaylara yüreğimizle bakabilsek o kadar  kolay olacak ki mutlu olacağımız olayları yaşamak...

Kalbimiz, kaybedişlerimizle buruk kalacak bu günlerde ama çocuklarımızın yarınları için sevelim birbirimizi... Önyargısız ve sevgi ile dinleyelim anlamaya çalişalim.  Eminim çığlıklar sustuğunda, herkes doğru olanı görecek...

 Demokrasiye sahip olmak; dinlemek ve her bireyle konuşabilmekten geçiyor,anlayabileceği kelimelerle konuşabilmekten... Evde çocugunuza anlatırken kullandığınız kelimeler ile komşunuzla konuşurkenki hassasiyetiniz nasıl farklı ise, karşinizdakinin kimliğine göre konuşabilmeliyiz.  Sinirlenmeden, yaşanmışlıklara boğulmadan, adaleti kurmakla kendimizi görevli saymadan, daha çok anlayabilmek icin DİNLEYELİM... Biraz empati, biraz doğru kelimeleri bulma çabası... Hepsi bu....

Sağlıkla, sevgiyle ve sevdiklerinizle kalın...








11 Mart 2014 Salı

GÜNLER...

Kadınlar gününü kutladık.. Tıpkı .hemşireler günü, itfaiyeciler günü, polis günü.. ve benzeri yüzlerce gün gibi...  Karanfiller aldık, yüzlerce kutlamaya teşekkür ettik... de niye...??

N'olur biri anlatsın bana kim kimin ne gününü kutluyor... 1857'de New York'da canlı canlı yanan 129 kadının bedeni üzerinden mi kutluyoruz, hani unutmamak için... Kaç kişi acısını hissetti demiyorum Kaçımız biliyoruz bu günü kutlattıran tarihi...?

1857 yılını geçtim, o yıldan önce de vardı kadın sonra da oldu... Var oluş savaşı veren kadın hep kilit altında kaldı, cahil bırakıldı, ezildi... İşte o kadın  hiç konuşulmadı...

Kimse Irak'ta zulme uğrayan kadınlardan bahsetmedi...
Kimse Mısır'da yaşanan kayboluşları konuşmadı...
Kimse Suriye'de gözyaşı döken kadınları ağzına almadı...
Kimse Afgan kadınlarına yaşattıklarından özür dilemedi...
Kimse, Hocalı'da yangın yerine donen kadın yüreklerini anmadı...
Kimse Saray Bosna'daki vahşetlerden dem vurmadı....
Kimse acı çeken kadının arkasında durmadı, kimse geleceğini kadına bağlamadı...

Kendi kendimize çaldık oynadık... "364 gün sürecek erkekler günü kutlu olsun" geyiği ile de kıkırdadık..Kaldığımız yerden döndük  fanusla örttüğümüz hayatımıza..

Kadın erkek eşitliğine inanmıyorum ben, çünkü kadın olarak erkeği yetiştireniz aslında. Nasıl eşit oluruz...? Cennet bile bizim ayaklarımızın altındayken, kusura bakmasın kimse kabul etmiyorum erkeklerle eşit olmayı...

Dünyada biten iyilikten de, artan sevgiden de, insanların aç gözlülüğünden de sorumludur kadın... Erkek güçlüdür, vurunca can yakar erkeğin gücü... Evet ama erkeği erkek yapan, canını da veren, gönlünü de şekillendiren kadındır, anadır... eştir... Biziz... İşte bu yüzden tarih hep kadının bastırıldığı hikayeleri yazar. Korkar kadının kendisini bulmasından, ezerek sindirmeye çalışır, cahil bırakarak korkuyla itaate zorlar kadını.. Bu, tarih boyunca dillendirilmemiş erkek acizliğinin varış noktasıdır...

İlahi dinlerdeki kadın gücü, yorumlarla gizlenir, kadına anlatılmaz ki istemesin; beyni aç kalsın, düşünmesin, sorgulamasın, sormasın... erkeğinin sözünden çıkarsa başına gelecekleri hak ettiğine inansın. O zaman işte Dünya bu günlere gelir...!!!

8 Mart erkeklerin gücünü kabul etme ilanıdır... anlamsızdır, bir güne sığma çabasıdır... Hoşgörü dilenmek gibi gelir bana... Dünyada, ülkende, şehrinde, yan komşunda.... kadın acıları için bir şey yapmıyorsan kutlamaya da hakkın yoktur  kendi kadınlığını...


Farkediş: Her erkek anası, oğlunun iyi bir gelecek mimarı olacağına inanır ve sevgiyle büyütürse yarınlardan şiddeti silebilir; şiddeti engelleyecek fenerler yetiştirebilir. Her kız anası, hoşgörü ve sevgi ile büyütürse kızını, yarınların ezilmiş annelerine yardım edebilir...

Kadınlığımızdan gurur duyacağımız 8 Martlar değil sadece; 365 günler için yaşamaya davet etmeliyiz yüreği sevgi dolu herkesi.. Kadını erkeği ile herkesi....

Acıyorsa içiniz bu günlerde, bilin ki sevgi ve mutlulukla barışabiliriz vicdanımızla...

Sevgi ve umutla kalın...












4 Mart 2014 Salı

İFFAYECİ..:)

Mart ayının alışılmadık sıcaklığı ile merhaba,

Gerçi bu sıralar mevsim sıcaklıkları kadar alışılmadık olan çok şey var, toz duman her yer...  Siyaset bana çok uzak, bence milyon bilinmeyenli denklemdir siyaset. Bakış açımı örnekliyorum: Yolda giderken önünüzdeki araç sizi çıldırtıyor, hatta kaza yapmanıza ramak kalıyor, küfretseniz kendinizi haklı sayacaksınız.. Oysa aracın içindeki adam çığlık çığlığa acı çeken çocuğunu hastaneye yetiştirmeye çalışıyor...

Farkediş: içinde olmadığı hiçbir konuda hüküm vermemeli insan. Nedenleri bilmeden sonuçlar yorumlanmamalı.

Bu nedenle aslında ne demokrasiye inanırım ne de siyasi özgürlüğe.. Günümüzün tek gerçeği GÜÇ...Ve bu günlerde gücün kimin elinde olduğu, yani ipleri kimin tuttuğu hakkında yorum yapabilecek kadar kendine güvenen insanların önünde saygıyla eğiliyorum.
İnsanlar özgür iradeleri ile karar verdiklerini sanıyorlar ama aslında bize seçmemiz gerekenler basılı ve görsel medya yolu ile enjekte ediliyor... Zamanla biz de "ikna" oluyoruz.....:))

Sadece tepişen devlerin ayakları altında  ezilen çim olmamak için dua ediyorum...

Bu konulara bir daha girmemek için çıkıyorum. Derin derinnn konuşacak kadar derin bulmuyorum kendimi... Bildiğimi zannettiğim iki  gıdım şey vardı, son günlerde yaşananlarla onlar da uçtu gitti.  İşte bu yüzden her anın kıymetini bilmeyi, çocuklarımızla, annemizle zamanımız varken doya doya dibine kadar zevk alarak yaşamayı seçiyorum.

Barışın kıymetini varken, suyun kıymetini musluktan akarken, ailemizin kıymetini yaşıyorken bilelim. Çocuklarımızın kıymetini sarılabiliyorken, yaşamın kıymetini sağlığımız elimizdeyken bilelim....

Mutlu olmak için, mutlu olacağımız ne varsa yapalım. At izinin it izine karştığı bu günlerde yapabileceğimiz en iyi şey,  çevremize mutluluk yaymaktır. Zaman, insanlara mutlu olmayı hatırlatma zamanıdır.

Uzun süredir düşünüyorum, en son ne zaman hayatımda bir "ilk" gerçekleştirdim diye... Düşündükçe ne kadar geriye gittiğimi fark ettim... Sahi siz ne zaman hayatınızda  bir ilk gerçekleştirdiniz?..  İlk defa denediğiniz bir lezzet.... İlk defa seyahat ettiğiniz bir ülke.... İlk defa yaşadığınız farklı bir heyecan...

Yapacak ne çok iş var:) Bu yüzden zamanı iyi kullanmak gerek, mevcut hayatınızla mutlu değilseniz külahı önümüze koyup düşünmek gerek... Belki de biraz cesaret, bir tutam derin nefes, bir avuç huzur karıştırılıp biraz da heyecanla tatlandırmak gerek..

Belki yeni kitaba başlamak için elinizdekini kapatmak gerek...
Belki yeni bir şarkı dinlemek için dönüp duran plağı değiştirmek gerek...
Belki yeni bir film seyretmek için kanalı değiştirmek gerek...
Kendimizi görmek için karşımıza geçmek gerek...

Dünyayı değiştirmek, talan edilen güzellikleri engellemek, boşa harcanan zenginlikleri korumak, kirletilen ruhları temizleyecek sihirli değneğe sahip olmak isterdim... Dünyayı değil ama dünyamı değiştirebilirim.  

Farkediş: Herkesin dünyası kendisi kadardır, hayatınız kadar, sevdikleriniz kadar, sevenleriniz kadar.... Sihirli değneğiniz sizin dünyanız içindir ve elinizdedir..

Masallarda anlatılan yemyeşil ovalar, buz gibi pınarlarla zengin yaylalar, mis gibi havası olan şehirler bırakabilelim isterdim çocuğumun yarınlarına... Yarınlar için savaşsam da, biliyorum ki "güç" kazanacak. yani "açgözlülük- hırs- --" bugün olmasa da yarın kazanacak, ... İnsanoğlunun imtihanı bu... değişmesi, bencilliğini bırakması mümkün mü?... Bilemem, kimse bilemez...
Yarınlar için güzel çocuk yetiştirebiliriz, kötülerle savaşacak gücü olan kahramanlar bırakabiliriz dünyaya....

Oğlum hikayemizin adını "iffayeci" koymak istedi... Yangınları söndürecek kahramanımız olacak..  Ne diyeyim.. İnsaallah, dünya yangın yeri... çoookk itfaiyeci gerek dünyaya...


Son farkediş:  Yarınları güzel olsun diye, masal gibi bir çocukluk yaşatabiliriz çocuklara bunun için paraya değil mutlu olmaya ihtiyacımız var... Ve mutlu etmeye..

Sevgi ve mutlulukla kalın...