Translate

14 Mayıs 2017 Pazar

ANNELER ZAMANI GEÇ FARK EDER..

Dur be zaman...
Ne acelen var....
Sanki kanatların daha da büyümüş uçuveriyorsun....

Dur be zaman...
Ne acelen var yüzüme çizgiler atmak için...
Yine saç dibim çıkmış...
Yine aynalar anılara döndürüyor yüzümü...
Ellerime hayrandım,
Lakin o eller bunlar değil...
Beni bulmaya çalışırken görüyorum kendimi mimiklerimde...
Bi ben olamamışım...
Şimdi farkındayım..

Arkadaş olmuşum,
Sevgili olmuşum,
Anne olmuşum,
Gelin olmuşum,
İşin sahibi olmuşum da, bi tek kendim olamamışım...
Yaşadığım rengarenk hayatlar hep birileri için olmuş..
Kimseyi üzmemişim lakin hep sırtımı dönmüşüm kendime..
Ne şevk, ne aşk, ne tutku, ne fark olmuşum ruhuma....
Sadece yaşamışım kendime döşenen taşların üzerinden yürürken..

Takip etmemin söylendiği ayak izlerinden çıkamamışım...
İşte bu yüzden HERKES GİBİ oluşum...
Koşulsuz inanmışım yapmam gerekenlere,
Yapınca sevileceğime,
Ömrünü hediye edince incinmeyeceğine...

Yaş 50 ile ne zaman başladı...
Takvime sorsan 56 yıldır nefesim yeryüzünde, gökyüzünde...
Lakin benim bildiğim tek bu AN...
Görmeye çalıştığım, 35 yaşım..

Dur be zaman...
Ne vakit "ben gençken" demeye başladım ben...
Artık düğün müjdeleri almıyorum, cenaze haberleri ile sarsılıyorum...
Hayatımın karakterleri eksiliyor birer birer..
Sinemalar, şarkılar öksüz kalıyor an be an..
İçinde yaşadığım kutunun kenarları yükseliyor her düşen takvim yaprağı ile...
Bir gün bir yaprak düşecek ve her şey devam edecek dünyada...
Bu sefer bensiz...
....

2 çocuk 3 torun ile sınama beni zaman..
İki fotoğraf karesine sığıştırılan  tebessümlerle daha çok yakma canımı...
Bağ kuramayışımı yüzüme vurma çocuklarımla...
Onlar için kovalarken zamanı, kendi çığlıklarıma sağır kalışımla cezalandırma beni...
"seni seviyorum"un iki kelimeden fazlası olduğunu ben mi anlatamadım..
Ömrümü harcarken, "olması gerekeni yapıyor" olduğumu düşündüler ama ben, yanlız kalmamak için de yürümüştüm o taşlı yollardan,
Anne olmak fedakarlıktı; fedakarlığımın bedeli ise aynadaki yabancı yüz ve tik-tak, tik-tak sesleri oldu bana.....

Bırak daha çok insana dokunabilecek kişi olayım...
Ertelediklerimi kucağıma aldım..
Kendime anneler günü hediyesi yaptım...
Küçük bir liste...
Ertelediklerimden oluşan 15 sayfa...

Nedir ki 56 yılın yanında...

Kendimle tanışmak için yapacaklarım:

*Tüm bedeninle nefes almayı hatırla...
*Rüzgarın yüzünde esmesini hisset...
*Dalgaların müziğinde kaybol
*Sahilde kumların ayaklarının altından kaymasına izin ver...
*Aynada kendini seyret...Utanmadan, kendini olduğun gibi sev...
*Her kasını hissederek yürü...
*Tüm eski kıyafetlerini at...
*En sevdiğin rengi hatırla, (torununu doğum günü hediyeleri için para biriktirmekten vazgeç) alışveriş yap
*En sevdiğin müziği hatırla plağını al, pikabını yenile..
*Kendini iyi hissettiğin arkadaşlarınla hiç görmediğin yerlere tatile git... (Kimse yoksa, yola çıkan senin kadar cesur arkadaşların olma ihtimaline de sırtını dönme...)
*Hep ertelediğin piyano kursuna başla...
*Eski albümlerine yenilerini ekleyeceğin, istediğin,bir fotoğraf makinası al..
*Akıllı telefonların senden daha akıllı olmadığına inan... Bir tane al, gerekiyorsa ders al...
...
.....
Durma zaman, sen durma...
Zaten durmazsın ya...

Yine mevsimleri sırala, lakin
İzin ver kendimi bulayım...
Biraz daha nefes sadece...
Kendimle tanışmadan hapsetme beni anılara...


4 Mayıs 2017 Perşembe

HALA YAŞIYORKEN...

Çok ciddiye aldığın hayat seni bir köşe başında öylece terk edecektir..
Denenmiş %100 gerçek bir sondur bu..
Her canlı diyor gökyüzü...
Sen de...bir gün... bir yerde....
Kim bilir nerde,nasıl...

Kızma n'olur..
Biliriz de bilmezden gelmek işimize gelir..
İyi de; bildiğin şey sen bilmiyormuş gibi yaptığında seni bulmayacak  mı?...
Lafı eveleyip gevelemiyorum ve diyorum ki..

Kendi adıma, ben öleceğim...
Nerde, ne zaman, neden.. Bilmiyorum...
Lakin ben öldüğümde kalan yaşam beni hiç ilgilendiremeyecek biliyorum...
Yine biliyorum ki, neye inanıyorsam onu yaşıyorum ve gittiğimde tüm yaşanmışlıklarım da süpürülecek benimle iki karış toprağa...

İki kez ölür insan..
Biri son nefesini verdiğinde, diğeri seni hatırlayan son canlı, son nefesini verdiğinde....

Ölmeden önce "ki bu kesin bilgi..." hissetmek istediklerini inanarak iste...
Çünkü neyi istersen onu yaşarsın...






 

1 Mayıs 2017 Pazartesi

BİR MAYIS GÜNÜ...

Nasıl severim Mayıs ayını,
Uyanışı...
Sıcaklığı...
Yeniden  var olabilmeyi simgeler bende...

Bir de 1 Mayıs var elbet...
Tarihinde yine kan ve acının kol kola geçtiği, insanlığın sınandığı yaşanmışlıklarla dolu bir gün....
Gerçekten kutladığımız nedir?..
Sağına, soluna, kendi hayatına bakan herkes bu soruyu bir sormalı kendine....
....................

Oldum olası sevmem günlere özel anlam yüklemeleri..
Ayrışmayı, ayrıştırılmayı sevmememden bu durum...
Daha iyiyi hak edenlerin hüsranlarına ortak oluşumdan...
 
Kadınlar günü erkekleri yüceltir...
Çocuk hakları günü, hakları verilmeyen çocuklara gözyaşıdır...
Anneler günü, annesiz her kalp için büyük ağrıdır...
Babalar günü, babasından şiddetin gören çocuklara ağır bir darbedir...
Öğretmenler günü, doktorlar günü, hemşireler günü, mühendisler günü, diş hekimleri günü...
1 Mayıs da bu listeye eklenir bende...

Neyi konuştuk bugün...
Neyi kutladık?
Hangi emekçinin sorunlarına yandık...?
Soma'da hayatını kaybedenler...
Mecidiyeköy'de düşen asansör faciasında solan umutlar...
Yanan işçi çadırlarında küle dönüşen hayaller...
Makinalara kaptırılan eller, ayaklar...
İnşaatlarda düşen sadece kasklar mıydı gerçekten?...

Kaç acıyı tekrar yaşadık da "ders aldık" dedik?

Hasta yakınlarınca darp edilen doktorlar,
Değerleri bilinmeyen hemşireler...
Evde parça başı iki kuruş için sabahlayan Ayşe abla için ne çözüm buldun da kutluyorsun?
Kayıt dışı çalışmayı  engelleyebilmek için kafa patlattık mı?...
Minicik elleri ile boncuk dizen Zehra için umut olabildin mi?...
Bu liste uzar da uzar...

Lakin "aydınız Didim'e gideriz", esprisi kadar duyarlılığımızla
Tatil hakkını kullanırız sonuna kadar...


Tatil olur, emekçiler çalışır...
Sorunları konuşulmaz...

Emekçi değil midir, evde saçını süpürge eden kadın...
Emekçi değil midir,  sabahın köründe okula gitmek için yollara düşen öğrenci...
Emekçi değil midir, ergenlik yıllarının başında TEOG için hayatından vazgeçen genç...
Emekçi değil midir, eve iki kuruş getirmek zorunda bırakılan  çocuk....
Emekçi değil midir,  torunu için yaşına rağmen iş peşinde koşan dede..

Neydi emekçi olmak gerçekten?
Kimse "zorunda kalmasın" diye;
Herkes "insan" olabilsin diye
Alın teri dökmek miydi?...
Öyle olması gerekmez miydi?
...........................................


Lütfen ayrışmayalım...
Dilimiz, dinimiz, rengimizin yanında mesleğimizle de ayrışmayalım...
Lütfen sadece yaptığımız işi severek yapalım...
Lütfen sadece kendimiz  olabilmek için maskelerimizden kurtulalım...

Ne zamandır sırtımızı dönüyoruz acılara... yokmuş gibi davranıyoruz?
İşte o zamandır "emekçi" de değiliz artık..
Bir bayram söz konusu ise bizim değil artık...
............................

Eğer biz gerçekten kendimiz olmayı başarırsak
Bize biçilen rolleri oynamak için yaşamı ötelemek değil, 
Çalışmak zorunda kalmayacak çocuklarla,
Huzurla hak ettiği emekliliği yaşayabilen büyüklerimizle
Sadece mutlu olmak için yaşamak..

İşimizin hakkını vererek, yapabileceğimizin en iyisini yapmak için üretmek
Sadece kendimiz olabilmek..

Yaşama emek katabilmek için nefes alan herkesin 365 günü emekçi günü olsun ve kutlu olsun...
Değerle, sevgiyle, insanlığınız ile hoşça kalın...