Translate

11 Şubat 2014 Salı

SAHİPLENMEK - SAHİPLENİLMEK


Yalnızlık Allah'a mahsustur lafını severim. İnancınız ne olursa olsun, hatta inanmıyor bile olsanız tüm insanların hemfikir olduğu konu, yalnızlığın çıldırtıcı yanıdır. Bu arada küçük kaçamaklar ve kendimizle baş başa kalışlarımızı kast etmiyorum elbette. Uzun süreli yalnızlıklar, mesela hiç kimseyi tanımadığınız bir yerde akşama kadar, sabaha kadar gök kubbe altında hapsolmak... size bakan samimi içten gülen bir çift göze değememek, gerçekten nasıl olduğunuz merak ederek "nasılsın?" diye soran birilerinin olmaması... Dayanılmazdır, hem de çok...

İngiltere'ye dil eğitimi için gittiğim ilk günler... dayanılmazdı. Yalnızlık gerçekten de gurbette anlaşılır. Kendini anlatamama korkusu,  paran varken yiyecek bulamamak, telefon varken kimseyi arayamamak, "özür dilemeden" bir şey soramamak.... Kalabalık bir meydanda yanının hep boş olması, kulaklarını dolduran uğultuyla içini kaplayan korku... Zordur gerçekten yalnız olmak... Kendini değersiz, kimsesiz, görünmez hissetmek...Zor.
Gerçi yaşama karşı güçlenmek de bu sınavla oluyor. Yalnızlığın korkusu ile 5 duyu organı da fazla mesai yapıyor ve dünyayı daha çok algılıyor, fark etmediklerini yaşıyor insan. Değer biliyor...

Gerçi asıl konumuz bu değildi ama olsun değinmiş olduk. Büyürken bize hep bir yere ait olma hissi öğretildi. Sahiplenme içgüdüsü desteklendi. Biz de var olan düzende bu hissi çocuklarımıza veriyoruz. Sahiplensinler istiyoruz oyuncaklarını, kitaplarını, öğretmenlerini.. hatta bizi... Sahiplensin ve hiç bırakamasınlar. Çünkü biz sahiplenmeye kodlanan bir jenerasyonuz.  Hali ile yalnız kalmaktan korkarız. Bu nedenle sahiplenir ve sahiplenilmek isteriz. Ağzımıza sakız ettiğimiz "özgürlük" kelimesini dalga geçer gibi kullanışımız bundan aslında. Özgürlük bizim yaşam şeklimize, zihin kodlarımıza uygun değil.. biliriz ama özgür-müş-üz gibi yaşadığımızı iddia etmekten de geri kalmayız.  Özgürlük ve düzen.... Siyahla beyaz kadar benzer iki kelime, kavram.. ya da her neyse...

Bizler samimiyeti severiz, dokunmayı, dedikodu etmeyi, aşık olup düzenimizi biraz bozsak da toparlanıp evlenmeyi ve tekrar düzene girmeyi severiz.  Köklerimize ters düşmeden yaşayabileceğimiz en iyi hayatı da özgürlük sayarız... Ne güzel laftır. Ayakları yere bağlı bir kuş kadar özgürüz... İşte bu biziz.. Biz bunu kabullenerek büyüdüğümüz için mutluyuz...
Çocuklarımız mutsuz olmasınlar diye bunları öğretiyoruz. Sevdiklerimiz değil sahiplendiklerimizi önemsememiz bundandır çünkü sahiplendiğimizin bizi sahiplenmesini beklemeyi hak biliriz. Ve bundan mutlu oluruz. Bunun yaşı yok, cinsiyeti yok, memleketi yok...

İnsan birlik olmak üzere yaratılmış, üremek üzere yaratılmış.. Tam da bu nokta mutlu olmak için çooookkk nedenimiz olduğunun delilidir. Yalnız hissettiğimizde bile yalnız değilizdir. Çünkü düzen bunun üzerine kurulu. Sadece zamanı gelmemiştir:)) Siz ve O hazır olduğunda sahiplen-sahiplenil süreci başlayacaktır.  Sadece birbirinize hazır olma süreci bekleniyordur...

Sevgiyle ve mutlu kalın..






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder