Translate

9 Şubat 2014 Pazar

ALISKANLIKLAR VE VAZGEÇİŞLER


Hep yetişmek zorunda olduğumuz işlerimiz var. yapılması gerekenler hiç bitmiyor... Toplantılar, raporlar, iş programlama süreçleri, aranması gerekenler, gidilmesi gerekenler.... iş asla zamanında bitmez ve buna alışkın olanlar için çok keyif verici bir haz bırakır tüm günün yorgunluğu. Kendimizi iyi hissederiz, Dünyada nefes almaktan başka görevlerimizin olduğunu bilmek iyi gelir.

Sonra hayatlarımızda bazı adımlar atmamız gerekir, hatta bazıları için çok gönüllü olmasak da sürükleniriz.  İşimiz üzerindeki dikkatimiz biraz dağılır. Değişimin getirdiği huzursuzluğun iş hayatımıza yansıdığını hissettiğimizde hemen toparlarız. Taaaki çocuk olana kadar. İşte o zaman tüm dengeler alt-üst olur... Kimsenin söylemeye cesaret edemediklerini yaşamaya başlarız.

Önce fiziksel değişimlere alışmaya çalışırız, sonrasında eski halimize dönmek için psikolojimiz bozulur. Emzirme süresi büyüleyici olsa da neler çektiğimizi bir biz biliriz:)
 Sonra kusmuk kokusundan korunmak ve daha seri  hareket edebilmek için "değişiklik" bahanesi ile önce saclar kesilir. Bu aşamayı uzun saçla atlatabilen bayanların önünde saygıyla eğiliyorum.

Önceleri "her şeyi ile ben ilgilenirim, bakıcı istemem..." laflarını söylerken bir anda hiç alışkın olmadığımız bir şekilde;  alt değiştiren, etrafı toplamayı başaramayan, uyuyamayan, kusmuk temizleyen, gaz çıkartma sesinden mutlu olan,  adına "anne" denilen olağanüstü bir şekilde çözüm bulma gücü artan enteresan bir varlığa dönüşürüz.

Bir gülümsemeye kurban verdiğimiz günler birbirinin tekrarı olmaya başladığında, hele de etrafınızda samimiyetine güvendiğiniz ve çocuğunuzu birkaç saat bile olsa bırakabileceğiniz kimse yoksa işe dönmek  rüya gibi gelir:)
Lakin bu rüya genelde kabusa döner. (iş şartlarınız esnek değilse tabii ki...) "Ateşlendi gel, kusuyor gel, oyun evinden düştü gel..".. her an telefon çalabilir ve benzeri bir nedenle siz çıkmak zorunda kalabilirsiniz. De ki kreşe başladı, akşam evde kimse yoksa yine eve koşturmak sizin asli görevlerinizden oluyor... Bu arada iş ne oluyor... ...

Bu noktada iki seçenek beliriyor iş mi, çocuk mu?.. Aslında cevabı biliriz ve hep vazgeçişlerimiz bu soruyla başlar.

Sosyal hayat kalkar, önce sinemalar gidilemez olur, sonra tiyatro imkansızlaşır, görüştüğünüz aile sayısı azalır...İki kişi yemek yiyebilmek imkansız olur. Oldu ki çocuğu evde bıraktınız, baş başa yine O'nu konuştuğunuzu fark ettiğinizde önce güler sonra sinir olursunuz... Size ait bir şeyler olsun istersiniz ama zor maalesef.

"Çocuk da yaparım kariyer de" diyenleri sevgiyle selamlıyorum...!!!!

Hiç kayınvalidesi veya ailesi ile yakın olanları kıskanacağım gelmezdi aklıma ama öyle gerçekten.

İş hayatındaki başarı temel enerji nedeni iken vazgeçilenler listesinin başına oturuyor.. Babalar bu kadar özverili olamıyorlar. Hayatta adil olmayan çok şey var evet ama bu; bence liste başı...

Bu arada söylemeliyim ki çocuk "yaradan"ın verebileceği, tartismasiz, en güzel hediyedir.


 Sevgiyle ve başarılarla, sağlıcakla kalın.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder