Translate

15 Şubat 2014 Cumartesi

AŞK MI SEVGİ Mİ?...



Kaç zamandır sevgi  üstüne yazı yazmaya niyetleniyor ama yazamıyorum.
Sevgiyi hissetmenin kimyasından olsa gerek, bir şeyler zorlanmaya baslarsa, tepkime olmuyor:)

En yalın hali ile askı, sevginin şehvetle karışması diye tanımlıyorum.

Kim olduğu bir türlü bulunamayan İsveçli bilim adamları açıklamış: 'askin ömrü 17 ay, sonrası sevgi'...:) Demek ki beyin 17 ay boyunca kendini kandırma gücüne sahip. Yani yapılan her hareketin, her sözün  arkasına bir anlam yükleyebiliyor insan.  "asla" dediğimiz pek çok şeyi bir anda "olabilir" kılabiliyor.
Yani en bilinen tabirle 'gözlerimiz kör oluyor' Sonra bir sabah uyandığımızda, (muhtemelen 17 ay sonra:))  yanınızdakine bir yabancı gibi bakabiliyoruz. Aşkla karşıladığımız her şey batmaya başlıyor, bazı sözler canımızı yakmaya başlıyor ve şikayetler artıyor.......
 Bu genelde yaşanan, standart ilişki süreci. Tersini söylüyorsanız, demek ki biraz daha zamanınız var..

Benim asıl cevabında tereddüt ettiğim nokta;  'cazibe' ortadan kalkıp başka bedenlere saklandığında, nedir insanları bir arada tutmaya devam eden şey? Alışkanlık mı, vazgeçiş mi?

Güven limanında sakin hayatın çekiciliğine alışıp sadakat duygusuyla frenlenmek mi, yoksa şehvetten vazgeçiş ile gelişine yaşamayı tercih etmek mi. Bu ikisinde de özgürlüğün dayanılmaz ağırlığından kurtulmak vardır aslında. ..

Sonuçta; sizin tercihiniz ne olursa olsun, oyunun kuralları hep aynı...  İlk günlerdeki gibi kalbiniz yerinden çıkacak gibi çarpmayacak, kusursuz olmak için çabalarınız azalacak.. İlişkinin başlarındaki tüm hazırlıklar O'nun için iken, sonraları 'gidilecek yer'e göre şekillenecek.  Tüm sahtekarlıklar için sarf edilen cabalar azalacak:)..

Zamanla, olduğunuz gibi kalıvereceksiniz. İki -özüne dönmüş- insan olarak...

Aslında değişmiyorsunuz ve değiştiremiyorsunuz. Zaten hep aynıydınız... Sadece çabalar yerini rahatlığa bırakıyor. Çünkü şehvetin heyecanı, alışmakla vazgeçişler arasında eriyor. Hazırlanıp gece dışarılara çıkmaktansa evde kalıp pijamalarla ayakları uzatmak  daha rahat geliyor. Topuklu ayakkabılardansa terlik keyfi yaşamak tercih edilir oluyor.

 Şaşırıp kendinize kızmayın normal süreç bu... Şikayet döneminde dikkat edin de, sadece karşı tarafın çabalarındaki azalmayı eleştiriyor olmayın...:))

İstediğiniz an o kadar çok neden bulabilirsiniz ki, (kendinizi kandırdığınızı anladığınızda) şaşar kalırsınız.....İşin yorgunluğu, çocuk-lar, diziler, yemek yapmak, temizlik, komşular, misafirler.... yaşam renginize göre binlerce neden buluyorsunuzdur, ya da bulacaksınız....

Eğer hala 17 ay içindeyseniz tadını çıkartın... Her anını özel kılın;  kılın ki sonrasında elini tutacağınız gözlere sevgi dolu bakabilin.

Sevgi, mesafelere rağmen bir ilişkiyi yürütebilmektir.
Sevgi, uzun süreli ayrılıklar olsa da kaldığınız yerden başlayabilmektir.
Sevgi, baktığınız gözlerde bulduğunuz huzurdur.
Sevgi, başınızı yasladığınız omuzda bulduğunuz güvendir.
Sevgi, tüm dunya size karşıymış gibi gelse de yanınızdakinden emin olmaktır.
Sevgi, yükünüzün altında ezildiğinizi hissettiğinizde tek bir 'alo' nun size yüklediği güçtür.
Sevgi, tüm korkularınıza rağmen tuttuğunuz elden aldığınız destektir.
Sevgi, size rağmen birinin sizi düşünmesidir.
Sevgi,  birisinin ilaçlarınızı sizden iyi takip etmesidir.
Sevgi,  telefonunu açamadığınızda komşunuzdan sizi kontrol etmesini istemesidir.
Sevgi, uzun yolculuklarda sık sık arayarak iyi olduğunuzu bilmek isteyişidir.
Sevgi, mutsuz hissettiğinizde, size neyin iyi geldiğini bilmesidir
Sevgi, sizin her halinize katlanabilme durumudur
Sevgi, birisinin her haline katlanabilme durumunuzdur
Sevgi, sessizligi paylaşabilmektir
Sevgi, konuşmadan birlikte hareket edebilmektir
Sevgi; huzurdur, güvendir, inanmaktır, kendin gibi bilmektir, deger vermektir.......

        İşte tüm bunlardan dolayı;  sevgi temelli iliskilerde insanlar,  başta canları az acıyormuş gibi hissetse de zamanla bu yangın büyür, dayanılmaz olur .... Aşklarda ise başta dayanılmaz hissedilen acı zamanla azalır......

"eski günlerin hatırına" kelimeleri kullanılmaya baslanırsa biraz silkelenmek gerek...... Lakin biten bir kitabin da son sayfasında çok kalmak tüketir, zamanı geldiyse gerçekten kitabı kapatmayı da bilmek gerekir.

Bu yazıda paylaşmak istediğim son farkedişim: Aşık iken evlilige karar vermemek gerek, sonra bal kabagina dönüşen evde şöför fare olabiliyor.....:)

Ruhunuzu tamamlayacak eşinizi bulabilmeniz, bulduysanız bir ömrü paylaşabilmeniz dileği ile mutlu kalın...








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder