Translate

3 Nisan 2014 Perşembe

YOK OLAN BAHARLAR...


Bugün baharı ne çok özlediğimi fark ettim...
Gelemedi bir türlü...baharı yaşayamıyoruz artık... Mevsim sayısının ikiye düştüğü gezegenimizde doğamızın elinden aldık, uyanışları ve uykuya hazırlık zamanlarını...

 Nasıl birdenbire uyandırıldığımızda garip bir şekilde adapte olamayız zamana, uykuyla uyanmak arası  çizgide asılı kalırız... Bence doğa da aynı tepkileri veriyor.  Erikler olmaya başlamışken kar yağabiliyor memlekete... cam önünde terlerken balkonda donmak da bundan.. çiçeklerimi nereye koyacağımı bilemiyorum bu yüzden.. Ödüm kopuyor, yeterince uyuyamadıkları için,  küsecekler diye....

Sonbahar da aynı değil mi?  hadi eğlencenin ortasındayken uyumaya çalışın bakalım... Iı-ıhh olmaz...
bedenin yavaşlamaya ve hazırlamak için zamana ihtiyacı var... yazdan kışa geçerken de gezegenimizin buna ihtiyacı var... Sonbaharı da aldık çocuklarımızın elinden... Doya doya renk cümbüşünü seyredemeyecekler Uludağ yolunda; Kültürpark'da dökülen yaprakları toplayıp kurumalarını gözlemleyemeyecekler... Herşey bir anda olup bitecek...

Bahçemizdeki badem ağacının çiçeklenmesinin keyfini; "eyvah, donacaklar" diye korkarken kaçırdık...
Güllerimizin filizlenmesini seyretmeyi; " naylonlasak mı" diye kendimizce çözüm telaşesindeyken unuttuk...
Çimlerin ne zaman kesilecek hale geldiğini bile anlamadık... Çim makinası ilk siftahını yaptı...
Biz uyanışı kaçırdık...

"Anne gezegenimizi kirletirlerse ölürüz" diyen oğluma karşı mahcubiyetim..  Kelimeler bazan öyle yanlız bırakıyor ki beni.. Bir araya gelip anlamlı bir cümle oluşturmuyorlar işte.... Susmak kalıyor elimde sadece yapabileceğim...

Çay bahçesindeki bakımsız süs havuzuna karşı kaşlarını çatıp "çok kızıyorum benim suyumu kirletiyorlar ... her yer sivri sinek olacak... nasıl oyun oynayacağım ben?.." diyen bir çocuğa karşı susmaktan başka ne yapabilirim...Hele ki tepki verdiklerinin, insanoğlunun doğaya yaptıkları karşısında ne kadar minik kaldığını bilince...

Ciğerleri sökülüyor dünyanın... Medeniyet insanı; acımadan, sorgulamadan, mesuliyet hissetmeden geçiriyor tırnaklarıını bulduğu her yere.... dişlerinin arasında her an yeni bir parça alarak yoluna devam ediyor... Kah Demre'de bir talan haberi geliyor, kah Çeşme'den... Bize özel değil  ki bu, insanoğlunun olduğu her yer böyle... Nevada çölünde Las Vegas'da yaşam kurmak için harcanan paralarda ortada ve yok edilen yağmur ormanları da...Dörtbir yanı kanıyor Dünyamızın...

Dün parkta koşmaya karar verdik oğlumla ve koşabileceğimiz park bulamadık... Arabada keşif turu yaparken... (boş araziye de razı olacaktım...) arka koltuktan gelen sesin samimiyeti ile içim ezildi.... "Anne buraya da ev yapıyorlar... Her yere ev yapıyorlar... "  Keşif turumuzun sonu, yine bildik bir çay bahçesinde her yere tıkıştırılmış masaların arasında, laf olsun diye konmuş iki kaydırak ve salıncakla avunmakla bitti... Bu haksızlık.... Ben uçsuz bucaksız alanlarda kavak ağaçlarının altında koşabiliyordum O'nun yaşındayken....

Herşeyden vazgeçip oğlumla yaşamı yakalamak için zamana DUR diyesim var...
Son balık öldüğünde, son ağaç kuruduğunda, son kuş yumurtası çatlamadığında insanoğlu anlayacak paranın yenmeyecek birşey olduğunu...!!!!


Farkediş: Her insan kendi dünyası kadar sahip çıkabilir dünyaya... Her insan kendi dünyasının tanrısıdır aslında....

Yaşamın değerini anlatmanın tek yolu Sevgi...

Sevginin paha biçilmez olduğunu anlatabileceğimiz yarınlarımız olması dileği ile...

yeşil kalın, sağlıkla kalın...










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder