Translate

1 Ağustos 2015 Cumartesi

RAMAZAN'IN ARDINDAN...


Dünya alev yerine dönse de, bir ay boyunca bir virgül koyduk her şeye...

 Ramazan ayının nimetlerinden faydalanmak için bir nefeslik durdum...
Alper'in maneviyatı yüksek olguları anlaması için  kendimce günlük yaşam rutinlerimizi güncelledim...
Televizyonun haber kanallarını hayatımızdan çıkarttım...
Eve gazete alımını durdurdum...
Dünya dönüyorsa da her türlü gelişmeyi evden uzak tutmaya karar verdim...

Uzun ve sıcak oruç saatlerinde sosyal hayatımızı da duraklattık...
Ramazanın 10. gününde başladığımız mukabele grubumuz dışında "ev dışı" aktivitemiz kalmadı... Alper de benimle hazırlanıyor, bitene kadar arkadaşları ile oynuyordu. "Bildiğinden farklı" bir anne ile karşı karşıya idi.. Bunu gözlerinden okuyorduk...

Allah'la konuşmak için vaktiyle Allah'ın telefon numarasını isteyen oğluma  zamansızlığı ve her şeyin üstünde olma kavramlarını anlatmaya çalıştım. Bunu yaparken "öyle işte" kelimesini hiç kullanamamaya özen gösterdim...

Nasıl tehlikeli iki kelimedir..."öyle işte"...
"sorgulama yapma" demektir... "kabullen" demektir... "üzerine soru sorma" demektir...

Biz soru sorması için uğraşırken "ilahi konularda" soru sordurtmama eğilimi, toplumumuzda var maalesef... Bu aslında bizim jenerasyonun eksikliği ve zamanında engellenmiş olmamızın su üzerine çıkışıdır...
Beni öyle sorularla kilitledi ki... bazılarına "bak ben de bilmiyorum, beraber araştıralım mı?" demek zorunda kaldım. Ama "öyle işte" dememeye çalıştım...

-Anne; oruç tutuyoruz ya... yemek yememek, su içmemek yerine yiyeceklerimizi fakirlerle paylaşsak ve beraber yesek daha iyi olmaz mı?

-Anne; senin okuduğun dili bilmiyorum... Allah Türkçe bilmiyor mu? Neden beni anlayacağını söylüyorsun ama sen başka bir dilde okuyorsun?

-Baba; beni Ramazan partisine götürür müsün? (Ramazandaki sokak eğlencelerini kast ediyor).
(Bazan çok yorgun olduğumuzdan gece  çıkamayacağımızı söyledik)  "Sizin enerjiniz yok, ben yanlız gidemem... o zaman neden parti yapıyorlar ki!!!!

-Ben yanlız kahvaltı etmeyeceğim...O zaman bana "yemem için" ısrar edemezsin...

-Allah herşeyi biliyorsa, kötü insanları neden başka dünyaya göndermiyor... Hem öldürmek yok..hem savaş var... anlamadım..:( Yani iyiler ölmek mi zorunda!!!

-Aç insanları anlamak için oruç varsa diğer zamanlar açlık yok mu?...

 Ve daha nice muhabbet başlıkları...:)
.......
......
Kendimce cevaplarını :Alper seviyesine indirgeyerek vermeye çalıştım...

Güzel bir Ramazan geçirdiğimi de düşünürken bayram yaklaştıkça Alper gün saymaya başladı...
Ben "Bayram oyuncağı" için sabırsızlandığını düşünürken, Kadir Gecesinde Alper beni altüst etti...

-Nihayet bitiyor.. Herkese anlayışlı olmaktan çok yoruldum... Yalnızlığım bitiyor demek ki... Yine oyun oynayabileceğiz..!!!

Oysa o kadar çaba sarf etmiş; Alper böyle hissetmesin diye öyle programlara imza atmıştım ki...Lakin "Çocuğa yansıyan ne ise gerçek odur.".. Ben başarısızlığımı kucağıma almış, Alper'e Ramazanı sevdirememiş olmanın ezikliği ile kalakalmıştım....
Şimdilik çok üsteleyemiyorum... Belki bir sonraki yıl; ömrümüz olursa; daha başarılı bir sonuç çıkarabilirim...


Kim bilir....
Belki "anlayışlı olmak" adına aklındakileri soramadı...
Belki; anlatmak istediğim huzuru yansıtamadım...
Belki; ben Ramazan sevincini, uzun ve sıcak saatlere üstün kılamadım...

Belki; o kadar çabaladım ve kurguladım ki... hiç "gerçekçi" olamadı...

Umberto Eco'nun dediği gibi "ben babamın bana bir şey öğretme çabası içinde olmadığı zamanlarda öğrettiklerinden ibaretim"...

Öyle işte..:((

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder