
Hayallerimiz kadar yaşar,
Anlam yüklediğimiz kadar değerlenir,
Paylaştığımız kadar büyür,
Hissettiğimiz kadar "bizim" olur...
Ölüm, şu dünyadaki tek gerçek son..
Doğum ve ölüm arasındaki yaşanmışlıklar, bizi farklılaştırır...
Ne yapacaksanız yapın lakin öncesinde, "öleceğinizi hatırlayın...
Elinizde iki seçenek var... Yapmak ya da yapmamak
Yaşadığınız gün, kalan ömrünüzün ilk günü...

Birgün yaşamımız sona erecekse, bize verilen süre yaşanmış olmalı...
Önce "özgür" olmalı insan... Özgürlük vazgeçebilmektir... Vazgeçemediğimiz her şey bizi bağlar...
Vazgeçemediğimiz eşimiz, dostumuz, çocuğumuz, şehrimiz, işimiz, alışkanlıklarımız...
O yüzden "optimum özgürlük" diye tanımladığım bir alan vardır hayatımızda... Kendinizi mutlu edebileceğiniz, yaşamınıza değer katabileceğiniz alan...
Sakın o dilime burun kırmayın, ZAMAN GÖRECELİDİR... Bazen bir "pazar tatili" tüm haftadan daha uzun yaşanabilir...
Mutlaka siz de yaşamışsınızdır... Bir doğumhane-ameliyathane önü, bir cenaze, bir mezuniyet, bir yangın, bir deprem anı.... Yıllar gibi uzun gelmiştir mutlaka...
.....................


Pazar sabah erkenden uludağ zirve yolculuğu... Hedef, göller bölgesinde çay demlemek..:)

Asla konforlu bir yolculuk değildi ama kesinlikle muhteşem bir yolculuktu...
Araba içini, kahvaltı adına, mis gibi simit kokusu ile doldurduk....

Arabadan inip, "bulut görmüş şaşkın şehirliler" olarak bol bol fotoğraf çektik...
Yayla evini ve içinde yaşayan "kazak giymiş" insanlarını (belki biraz kıskanarak) izledik...
Bulutların dağa yürüyüşüne şahit olmanın heyecanını paylaştık...
Dağdan gelen suyu avuçlayarak içmenin keyfini zirvede yaşadık...
İddiaya girerek kar tepesine yürüdük, kartopu yaptık...


Endemik bitkilerin varoluş zerafetine ortak olduk..Altın otu topladık...
Toprağın kokusunu, bulutların yakınlığını zihnimize kazıdık...
Üşüdük.. ısındık..sesimizin dağlarda yansımasına kulak verdik...

Tercih ettiğimiz haliyle bizi bekleyen kendi hayatlarımıza...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder