Translate

4 Ağustos 2015 Salı

KADER...

Sadece sesi hatırlıyordu...
Tek bir ses... Yetmişti hayat çizgisinin kırılmasına...



Yaptığını farkına vardığında titreyen ellerine bakakaldı.. Nasıl yalnız hissetmişti  kendini ...
Nefessiz kalmıştı...
Vücudu hareket etmeyi reddediyordu..
Çevresinde hiçbir şey kıpırdamıyordu..
Zaman durmuştu...
 Aldığı her nefes canını yakıyordu... Yok olmak istedi.. Ölüm bile yetmeyecekti... Tek çare zerresini bile bu dünyada bırakmadan sonsuzlukta kaybolmaktı sanki...


....An'dan 5 saat önce...

Akşam yemeği için masa hazırlanmıştı. Aliye Hanım, biten çorba kaselerini alıyor, yemek servisi yapıyordu.

-Bak oğlum, araba kullanmak sanat işidir... Sadece senin iyi kullanman yeterli değil... Olası hatalı kullananı da fark etmek önemlidir... Trafikte insanlar sadece kendi hataları yüzünden zarar görmezler. O yüzden lütfen ısrar etme... Zamanı gelince araba kullanmana elbette izin vereceğiz ama  yeterli tecrübeyi kazandığından emin olmamız gerek...

Annesi tabağını verirken taze fasulyenin kokusuna burun kırmıştı.. "yine aç kalacağım" diye geçirdi içinden, yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirirken...

Babası konuşmaya devam ediyor ama Efe sadece açlığını nasıl gidereceğini düşünüyordu... Babasının her akşam aynı konuya değinmesinden fenalık geçirecekti... Biliyordu işte araba kullanmayı.. Ehliyetini de almıştı.. Artık kendi tecrübelerini arttırmak istiyordu... Heyecanını anlamıyorlardı.. Zaten hiç anlamamışlardı ki.. Sadece "uyumlu çocuk" gibi görünüyor ve bu yolla ekstra kafa ütüleyen muhabbetlerden bir nebze olsun kurtuluyordu.

-"Haklısın baba.. Heyecanımı mazur gör, ne zaman vaktin olursa beraber çıkarız. " derken masadaki tekne kazıntısı küçük kardeşine göz kırptı. Ayşe kikirdedi ve  büyülü dünyasının yenilmez kahramanı abisi ile bir kere daha gurur duydu... Çok yakışıklıydı ve arkadaşlarının ablaları deli oluyordu. Okuldaki popülaritesinde abisinin de hatırı sayılır rolü vardı...

-Aferin oğluma.. Babasının oğlu işte.. Sen benim hayallerimsin oğlum" ..
Ahmet Bey, ışıl ışıl gözlerle baktı oğluna, üniversiteyi kazanacağına kesin gözü ile bakıyordu öğretmenleri. O yüzden dershane koşuşturması arası ehliyet kursuna gitmesine de izin vermişti. Ev ekonomisini biraz zorlamıştı ama çocukları için çalışmıyor muydu zaten.. Çalışacak, mesailere kalacak ve onu da ödeyecekti...
Üniversiteye araba ile gitmeyi hak ediyordu oğlu... Lakin yeterli tecrübeye eriştiğinden emin olması önemli idi... Zorlanacak ama yaz boyunca oğlunu hazırlayacaktı...  Babasının kendisine yapmadığını oğluna yapacaktı... Büyük hayalleri vardı... Aliye ile oğullarını ince ince işliyor hayata hazırlıyordu. Zamanı geldiğinde ömürleri yetmeyecekti Ayşe için.. Kızlarını abisine emanet edecek olmaları önemli idi... Hem de çok...

Aliye Hanım şefkatli gözlerle ailesini izliyor. Gülümsemesi ile muhabbete katılıyor ve yıllarca yaşadıkları her ana teşekkür ediyordu.
.....

Saat 22:00 olmuştu. Son yudumunu aldığı çay bardağını masaya koyarken, günün tüm yorgunluğu omuzlarına birikmişti Ahmet Bey'in... Efeyle araba sürmeye gidecekti ama göz kapaklarının bir daha açılması zordu...

Saat 23:00 sularında Aliye Hanım da "iyi geceler" dileklerini sundu ve Ahmet Bey'in ardından kendi gününü noktaladı. Ayakları nasıl ağrıyordu.. Ahmet Bey'in haberi yoktu ama komşusuna temizliğe yardıma gidiyor. Efe'ye ekstra harçlık veriyordu... Çocukları için ne yapsa azdı..

Televizyonun önündeki araba anahtarı; büyük bir mutluluk vaat ediyordu Efe'ye.. Işıkları kapadı, anahtarı sıkıca avucunda tuttu, odasına yöneldi.. Yine babasından bir saatlik nutuk dinleyecekti ama direksiyonun verdiği özgürlük hissi buna fazlası ile değerdi...

Saat gece yarısını geçtiğinde yatağından kalktı, parmak uçlarında yürüyüp kapıyı açtı.. içerden gelen tıkırdı yüreğini ağzına getirmişti ama Allahtan Ayşe'ymiş... Gözlerini kırpıştırıp eli ile ovalarken anlamaya çalışıyordu... Anahtarı görünce yüzüne gülümseme yayıldı.. kendisini kucağına alması için kollarını uzattı... Efe, Ayşenin gözlerinde kaçış noktası olmadığını anlamıştı, gözlerini devirdi ve boyun eğdi. Sessizce evden çıktılar...

Dış kapıyı özenle kapatıp arabanın yanına vardıklarında heyecanlarını paylaştılar.. Efe, eve şöyle bir göz atıp zaferinin tüm bedenini ele geçirmesine izin verdi...

Ayşe'yi arka koltuğa oturtmuş, emniyet kemerini bağlamıştı...  Motorun sesini duyunca ikisi de sevinç çığlığı attı.. Artık yollar Efe'nin emrine amade idi; ne yapması gerektiğini söyleyen, kendini sıkıntıya sokan kimse de yoktu... Mutluluğun tanımı bu olmalı idi... Aynadan Ayşe'ye göz kırptı ve karşılığını aldı... Pencereleri açtı, rüzgarın yüzüne çarpmasının tadını çıkartıyordu...

Bir saat sonra Ayşe, oturduğu yerde uyumuştu. Efe doyamamıştı, bıraksalar sabaha kadar direksiyon sallayabilirdi.. Ne olursa olsun Ayşe'ye de kıyamazdı, geri dönme zamanı gelmişti.

.....

Eve varmalarına en fazla 20 dakika kalmıştı.. Yokuşu çıkarken sağdan gelen arabanın tekerlek sesini duymuştu ama çok geçti... Araba, sarhoş bir sürücünün gaz pedalındaki uyuyan  ayağına emanetti... Arka koltuğa çarpmıştı.. Efe sadece "Ayşe" diyebildi...zaman donmuştu..Ayşeden ses gelmiyordu....

......
.....

Kimdeydi hata....Kim omuzlayacaktı bu acıyı?..
Her şeyin iyisini yapmaya çalışan baba daha rahat olsaydı, Efe gece kaçamağını göze almayacak, sadece gündüz trafiğinde yoğrulacaktı...
Kocasına destek olmak adına, çocukları için gecesini gündüzüne katan anne tebessüm dışında gelişmelere dahil olsaydı belki ehliyet için önce sınavlar beklenecek ve ehliyetin verdiği rahatlık hiç olmayacaktı. Mantıklı çocuk olan Efe de bu cengaverliğe soyunmayacaktı...
Efe babasını dinleseydi, sabredebilseydi... Yatağında derin bir uykunun içinde olacaktı...
Ayşe uyanmasaydı, sadece maddi hasarlı kaza olacaktı...

Ya da, işte kader bu olsa gerek... Olacak her şey olacağına varacak... Hiçbir şeye çok müdahale etmemek gerek... Kimsenin kader çizgisini kurgulayamayız...Bırakalım kader bizi sürüklesin.. Yeter ki yaptığımız; engellemek , aşırı destek olmak, aşırı müdahil olmak olmasın..


Yeter ki yaşadıklarımızın ardından vicdanımıza mahkum olmayalım....

Sevgi ve selametle...:)
















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder