Translate

12 Ekim 2014 Pazar

ALPER’CE ATATÜRK VE CUMHURİYET


                                                                                                                                                                                           
Daha dün gibi...  Ne çabuk büyüdü… Büyüdü de, duyduklarını sorgulamaya başladı. Ebeveyn olmak için ne heyecanlıydık,  Onu öyle çok bekledik ve istedik ki “evlat” kelimesi en yoğun haliyle anlamını buldu…
Hastanede var olma mücadelesini verirken camın arkasından  “güçlü savaşçım” diye fısıldıyorduk Muzaffer Alper’imiz için.  Teyzesinin, sarı saçları maviş gözleri üzerinden “Atatürküm benim” ifadesi en derin sevgi ifademiz oldu. 
Her ulusal bayramda Atatürk’le ilgili soruları, bizi memnun eden ilgisi;  her geçen bayramda daha da yükselen bir grafik ile yoğunlaşıyor. 29 Ekim arifesinde, okulumuzun da programına paralel, artık sormayan bilgi veren Alper’imizin heyecanı takdire şayan.
Yolda, arabada, yemek yerken, resim yaparken, oyun oynarken kendiliğinden açılan konular, Atatürk’e bağlanıyor ve bizler de mutluluktan uçan ebeveynlere dönüyoruz.

Ödevimizi alınca, işin ciddiyeti açısından, karşımıza aldık ve sorumuzu sorduk:
- Hadi anlat bakalım; Atatürk hakkında, Cumhuriyet hakkında ne yazalım ödevine?
- Ben Atatürk’ü anlatmak zorunda değilim, çünkü ben Atatürk’üm. İlk Atatürk İstanbul Dolmabahçe Sarayında ömrünü tamamladı ve bizim kalbimizde yaşıyor. Yani ben de Atatürk’üm…
Uzunca bir süre nefes alamamış olmalıyım. . Öyle doğaldı ki…
Ezberletilmiş değil, dikte ettirilmiş değil, kendi beyninde çözümlediği süreçti bu… Vardığı nokta için bir ömür harcamaya değerdi bizim için…


Elimde kağıtla kalakaldığımı gören oğlum, arabasını halının üstünde sürerken devam etti:
- Annesi Zübeyde Hanım, babası Ali Rıza Bey,  kardeşi Makbule Hanım. Selanik diye bir yerde doğdu. Evinin fotoğrafını gördüm.  Çok zeki bir öğrenci idi... Anne biliyor musun yedi yaşında iken babası ömrünü tamamlamış.  Çok üzülmüş olmalı…
Ölüm, sonsuzluk kavramları üzerinde konuşuyor olsak da babayı kaybetme fikri Alper’i karıştırmış belli. Babamızdan hiç ayrılmak istemiyoruz bu günlerde..


- Düşmanlarımız ülkemize topraklarımızı almak için gelmişlerdi. Bizi köle yapmak ve çöle atmak istiyorlardı… Mustafa Kemal, arkadaşları ile birlikte kılıçları ile savaştı. Zeki ve güçlü idi. Herkes Onu çok seviyor ya inandılar.  Yurt demek… hmmm herşey demek… kadınlar, çocuklar, gençler herkes çok çalışmış ve düşmanları yenmişler.
- Cumhuriyet ne demek peki?
- Cumhuriyet, özgür olmak demek.  Güzel kıyafetler demek. Atatürk bizim kolay yazabilmemiz- okuyabilmemiz için her şeyi kolaylaştırdı. Şapkalarımız oldu. Anne biliyor musun, Atatürk bizi çok seviyor bize 23 Nisan Bayramını hediye etti.  Bizim kalbimizde yaşıyor ya “ çok çalışmamız gerektiğini söylüyor. Yoksa yine köle olabiliriz”…

Bizim artık söyleyecektek kelimemiz kalmamıştı. Oğlumuz büyüyor ve Atatürk'ün felsefesine sahip çıkacağına olan inancımız perçinleniyor. Aydınlatılmış yoldaki rehberi takip edeceğinden eminiz. 

Yarınları emanet edeceğimiz; iyi bir insan, iyi bir inanan, güçlü bir savaşçı, bilimden ayrılmayan bir Cumhuriyet neferi, bir doğa insanı olması için biz, okulumuzla birlikte, çalışmaya devam edeceğiz.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder