Daha dün gibi... Ne
çabuk büyüdü… Büyüdü de, duyduklarını sorgulamaya başladı. Ebeveyn olmak için
ne heyecanlıydık, Onu öyle çok bekledik
ve istedik ki “evlat” kelimesi en yoğun haliyle anlamını buldu…
Hastanede var olma mücadelesini verirken camın arkasından “güçlü savaşçım” diye fısıldıyorduk Muzaffer Alper’imiz
için. Teyzesinin, sarı saçları maviş
gözleri üzerinden “Atatürküm benim” ifadesi en derin sevgi ifademiz oldu.
Her ulusal bayramda Atatürk’le ilgili soruları, bizi memnun
eden ilgisi; her geçen bayramda daha da
yükselen bir grafik ile yoğunlaşıyor. 29 Ekim arifesinde, okulumuzun da
programına paralel, artık sormayan bilgi veren Alper’imizin heyecanı takdire
şayan.
Yolda, arabada, yemek yerken, resim yaparken, oyun oynarken
kendiliğinden açılan konular, Atatürk’e bağlanıyor ve bizler de mutluluktan
uçan ebeveynlere dönüyoruz.
- Hadi anlat bakalım;
Atatürk hakkında, Cumhuriyet hakkında ne yazalım ödevine?
- Ben Atatürk’ü
anlatmak zorunda değilim, çünkü ben Atatürk’üm. İlk Atatürk İstanbul Dolmabahçe
Sarayında ömrünü tamamladı ve bizim kalbimizde yaşıyor. Yani ben de Atatürk’üm…
Uzunca bir süre nefes alamamış olmalıyım. . Öyle doğaldı ki…
Ezberletilmiş değil, dikte ettirilmiş değil, kendi beyninde
çözümlediği süreçti bu… Vardığı nokta için bir ömür harcamaya değerdi bizim
için…
- Annesi Zübeyde
Hanım, babası Ali Rıza Bey, kardeşi
Makbule Hanım. Selanik diye bir yerde doğdu. Evinin fotoğrafını gördüm. Çok zeki bir öğrenci idi... Anne biliyor
musun yedi yaşında iken babası ömrünü tamamlamış. Çok üzülmüş olmalı…
Ölüm, sonsuzluk kavramları üzerinde konuşuyor olsak da
babayı kaybetme fikri Alper’i karıştırmış belli. Babamızdan hiç ayrılmak
istemiyoruz bu günlerde..
- Düşmanlarımız
ülkemize topraklarımızı almak için gelmişlerdi. Bizi köle yapmak ve çöle atmak
istiyorlardı… Mustafa Kemal, arkadaşları ile birlikte kılıçları ile savaştı.
Zeki ve güçlü idi. Herkes Onu çok seviyor ya inandılar. Yurt demek… hmmm herşey demek… kadınlar,
çocuklar, gençler herkes çok çalışmış ve düşmanları yenmişler.
- Cumhuriyet ne demek
peki?
- Cumhuriyet, özgür
olmak demek. Güzel kıyafetler demek.
Atatürk bizim kolay yazabilmemiz- okuyabilmemiz için her şeyi kolaylaştırdı.
Şapkalarımız oldu. Anne biliyor musun, Atatürk bizi çok seviyor bize 23 Nisan Bayramını hediye etti. Bizim kalbimizde
yaşıyor ya “ çok çalışmamız gerektiğini söylüyor. Yoksa yine köle olabiliriz”…
Bizim artık söyleyecektek kelimemiz kalmamıştı. Oğlumuz büyüyor ve Atatürk'ün felsefesine sahip çıkacağına olan inancımız perçinleniyor. Aydınlatılmış yoldaki rehberi takip edeceğinden eminiz.
Yarınları emanet edeceğimiz; iyi bir insan, iyi bir inanan, güçlü bir savaşçı, bilimden ayrılmayan bir Cumhuriyet neferi, bir doğa insanı olması için biz, okulumuzla birlikte, çalışmaya devam edeceğiz.
Bizim artık söyleyecektek kelimemiz kalmamıştı. Oğlumuz büyüyor ve Atatürk'ün felsefesine sahip çıkacağına olan inancımız perçinleniyor. Aydınlatılmış yoldaki rehberi takip edeceğinden eminiz.
Yarınları emanet edeceğimiz; iyi bir insan, iyi bir inanan, güçlü bir savaşçı, bilimden ayrılmayan bir Cumhuriyet neferi, bir doğa insanı olması için biz, okulumuzla birlikte, çalışmaya devam edeceğiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder