Translate

2 Aralık 2014 Salı

ANNELİK YILDÖNÜMÜ....

Uzun bir aradan sonra yine merhaba..




Herkesin bir ayı olsa, benim ayım Eylül ya da Kasım olurdu...
 Hayatımdaki pek çok önemli gelişme Eylül ayında olsa da oğlumun doğumu Kasım sonu olduğu için terazi Kasım'a kayar... Bir mucizenin merkezinde olmak o kadar büyülü bir his ki, o ana kadar olan tüm "AŞK" kavramları yerle bir oluverir... Her şeyin anlamını bulduğu ve her şeyin bir o kadar anlamsızlaştığı andır,  bir bebeğin ilk sesini duymak...

Kasım ayı o yüzden bende hep çok hareketli geçer...
Bunu anlatmak zor... Her his,  yaşayanın hissettiği kadar değerlidir...
Kimi için önemsiz olan sizin için olağanüstü olabilir... Bu kimseyi iyi ya da kötü yapmaz.. İnsanlar hissettikleri ile yargılanamazlar...
Sizin değer vermediğiniz bir konuyu çok önemsiyorsa arkadaşınız; arkadaşınıza verdiğiniz değer ölçüsünde; yanında olun.... Çünkü insanlara verdiğiniz değer sizin ne hissettiğiniz değil, ne hissettirdiğinizdir...

Doğum günleri hep çocuklara bayram havasında geçer ya... Benim için de oğlumun doğum günü bayramdır.. Hatta; belki de daha çok önemsiyorum bu günü. Onun için açılan hediyeler iken anlamı, benim için hayatımın gözden geçirilişi...

Benim çocukluğumda hiç doğum günüm kutlanmadı... Hatırlayan da olmazdı zaten... Bizim ailede önemsiz, gereksiz bir detaydı doğum günleri... Çünkü doğmak sıradan, doğurmak bir görevdir bizim topraklarda...

16 yaşında evlenilir, 17sinde ilk çocuk kucağa alınır...
30' una kadar en az 4 çocuk... Normalde 6... Hepsi yaşarsa kadının şanı... Erkek çocuk çoksa erkeğin şanı yürür... Annem, 2'si yaşam savaşını kazanamayan 6 doğum yapmış... Hangi birine kutlama yapsın..Hepsinin hatıralarında biraz acı biraz utanma var... 5 kız 1 erkek çocuk...!!!

Dağın başında ne doktor ne hastane...benim ebem anneannem, kardeşimin ki babaannem... Gel de kutlama yapmak iste...

Neyse, kelimeler yine başına buyruk dökülüveriyor ...

Belki de kızgınım her şeye... Atmışım bir yerlere, şimdilerde yüzleşiyorum kendi kutlanmayan doğum günlerimle... Doğumuma sevinilmediğini biliyorum ya belki de tüm hıncım bundan... Kızı olduğunu duyduğunda anneme yüklenen yükü hissetmek belki de abartmalarımın nedeni.. Annem beni ne çok sever bilirim ama yine de doğduğuma sevindi mi emin değilim:((

Alper'e evde iki parti yaptık. İstanbul'da teyzesi ve yengesinin hazırladığı sürpriz doğum gününe de gittik. Kuzenlerle bir parti yapık... Arkadaşları ile gönüllerince eğlendiği bir parti de oyun parkında yaptık... Kayınvalidem bile dalga geçer oldu 40 gün 40 gece doğum günü mü olur diye:)))

Evet biraz abartmış olabilirim...

Abartıyorum oğlumun doğum gününü, çünkü hayatımda eşsiz bir gün...
Abartıyorum çünkü oğluma doğduğuna ne kadar mutlu olduğumu söyle şeklim bu benim...
Abartıyorum çünkü "anne" olma yıl dönümümü önemsiyorum..
Anne olmayı önemseyişimi gösterme şeklim benim...


İlk defa evde ve uzun vakit ayırarak bir organizasyon yapma lüksümüz oldu..
İlk defa evde pastalar yaptık beraber...
İlk defa şeker hamuru ile bir şeyler yapmaya çalıştık... (beceremesem de eğlendik:))
İlk defa bir organizasyonu birilerine bırakmadan ben ilgilendim... Güzel anılarımız oldu... Hem oğlum için hem benim için...

Bir saniye sonrasının sahibi Allah... İnsanların "erteleme" lüksü yoktur... İnsanların "vazgeçme seçeneği" vardır...

Vazgeçersin... Ya da yaşarsın...

Alper 5. doğum gününe ait neler hatırlayacak bilmiyorum ama ben mutluyum..



 Farkediş: İnsan çocuğu olunca ölümden korkar oluyor... O yüzden ziyan edilecek bir an bile yok...
Yaşadıklarımız ne kadar zor olursa olsun, çocuklar mutlu anıları hak ediyor. Mutlu anılar da sadece siz mutlu iken mümkündür... Mutlu olmayı çocuklarımıza borçluyuz... 




Her anı farklı kılabileceğiniz bahaneler bulabilmenizi diliyorum...

Sevgi ve mutlulukla kalın...












Hiç yorum yok:

Yorum Gönder