Translate

7 Eylül 2014 Pazar

SAHİ N'OLDU?


Yine hüzün dolu haberlerle yaşadık günü... üzüldük, belki ağladık, belki de hayatımızın akışında umursamadık bile...
Hangi gurupta olursanız  olun kimse yargılayamaz sizi, tıpkı sizin de kimseyi yargılamaya hakkınız olmadığı gibi... Hassasiyetlerimiz değişiyor.... Toplumsal olarak ortak tepki verme gücümüz her geçen gün daha güçlü duvarların arkasına atılıyor çünkü...

Bunun suçlusu, beslediğimiz korkularımızdır... kendimizi iyi hissetmek adına beynimizin "unutma"ya programlanmasına sessiz kalışımızdır...

Soma'da ne oldu?..
Kaç aile koruma programı sonuca ulaştı??
Bölgeye madencilik dışında iş sahaları açmak için bağrınan yatırımcılardan ses var mı??
Çocukların psikolojileri nasıl?..







İsrail boykotu ne oldu?..
Benim şahsen sorunum  "bağımsız Türkiye Ekonomisi" ile... Benim ülkemin suyunu benim ülkemin işçisi ile kolaya çeviren zihniyet, malı yine benim ülkeme satıp, karını uçuruyorsa.... Toplanan karlarla benim ülkemin topraklarını sömürerek üç kuruşa topladığı "patates"leri benim ülkemin işçisine üç kuruş vererek "cips"e çeviriyorsa ve yine bana 10 kuruşa satıp karı uçuruyorsa bu "modern kölelik"tir. Bu topyekûn karşısında durulması gereken bir başlıktır...
N'oldu...Masumiyetin katlinde biraz silkelendik, suçluluk hissettik... Klavye delikanlılığı yaptık, salladık... Şimdi!!!!  Kola bardakları ile pozlarımızı feysbukda paylaşıyoruz...Sinema keyfini cipslerle taçlandırıyoruz...!!! Yok canım BİZ değil çoğunluk yapıyor...:)

Eskiden seçme şansım olurdu, artık benim toprağımın üreticisi diyor ki "ya bu markanın suyunu içeceksin ya da içmeyeceksin..". Çünkü başka mal sattırmıyor adama.. Anlaşmaları öyleymiş...

 Farkediş: Güçlü olan cebini düşünerek daha güçlü olacağını zannettiği sürece bu memlekette kendi bindiğimiz dalı daha çok keseriz... Batan yerli üreticiler için de yönetimi suçlarız... Bu kendimizi iyi hissettiriyor sanırım!!!

Dondurmayı en az yediğimiz yazı geçirdik ailece... Çünkü yerli üretici markalarını bulmakta güçlük çektik... Firmalara üşenmedim talep yazıları yazdım... Üreticilere yazdım "zaman parayı düşünme zamanı değil, ne yapıp edin bu anlaşmaları bozun.. Bu boynunuzun borcudur" dedim ama nafile... Bizim memleketin yeni bitme köftecisi bile, "bizim anlaşmamız bu marka ile, başka marka su, meyve suyu, gazoz satamayız" diyor.... Oysa yine aynı toprakların güçlü markası ile iş birliği yapma imkanı varken... Yapabilecekken...
Yok yok....Biz hem kurumlarımız olarak parayı, hem de kendimiz olarak itaat etmeyi seviyoruz...
Ne kurumlar vaz geçiyor İLKELERİNDEN... Ne de biz arkasında duruyoruz sözlerimizin...

Zamana yeniliyor toplumsal tepkilerimiz.
Konuların zamanla  takip edeni azalıyor...Ve nihayetinde unutuluyor..
Tepkilerimizin sürece yenilmesi üzerinde düşünülmesi gerekiyor...  Neden sonuç göremeden başa dönüyoruz?... Neden her tepkide kendimize güldürüyoruz, gülüyoruz!!!



Savunduğunuz hayatları hissetmiyoruz, madencilerin hayatları hakkında hiçbir bilgimiz yok, bölgeyi bilmiyoruz, zorunluluklarını, mecburiyetlerini duymuyoruz.. Kendimizi uzak tutunca unutmak doğal sonuç...
Üniversite öğrencisi olup da çalışmak zorunda olan hayatları çoğumuz bilmiyoruz...
Depremlere anlık duyarlılık göstersek de "ucuz ev" sempatimizi yenemiyoruz...
Savaşmayı sadece "geçim savaşı" olarak biliyoruz. Kurşunlarla yaşamayı,  bombaları, ölümü, yanlız kalmanın acısını hissetmiyoruz.

Tercih ettiğimiz gibi yaşıyoruz...
Unutmayı tercih ediyoruz...


















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder