Translate

8 Haziran 2017 Perşembe

ÇOK YAŞIYORUM ARTIK...

Gün geldi...
Yaşadıkça döküp saçtıklarımı ardım sıra toplayan kendim, geldi çaldı kapıyı...
Kucağında belirsizliklerim, korkularım, hayatıma giremeyen uzak gülüşler, kokusunu kaybetmiş çiçek buketleri ile çaldı kapıyı...
Geçti karşıma ve -"hesap zamanı" dedi...

En çok da 15 yaşım canımı yakmak için tutuşuyordu... Çok  incinmiş hali ile kurumayan göz pınarları ilk kalp ağrısı için yas tutuyordu hala...
Üzgünüm dedim...

25 yaşımdan kalan gözü mor, ayağı aksak kadının gözlerine bakamadım..."ah'ın beni hiç bırakmadı" dedim... "Yine merdivenden yuvarlanıp sabah çalışmaya giden o yıllarımı nasıl da bastırmışım... Üzerime pişmanlıktan, korkudan diktiğim yorganın ağırlığıyla  canından bezmiş halim kendimden kopardığım ne büyük parçaymış.. Oysa sadece sevmiştim...

Ölüme sevinilmez dedi köşeye saklanan kadın....
Tanıdım, 35 yaşımın 45 yaşında görünen omuzları...
Bir trafik kazası ile özgürdüm belki ama kanatlarım çoktan kırılmış, korkuya teslim olmuş halim ile oturduk beraber ağladık...
Kazada ölen kocaya mıydı yoksa ne yapacağını bilemeyen kendime miydi göz yaşlarım hala bilmiyorum...
 Biri 10, diğeri 7 yaşında iki çocuk ile yediğim "dul kadın" damgasına karşı ne kadar dik durabilirdim ki...

Güçlü bir "merhaba" doldurdu odanın içini, 10 yaşında babasının göz nuru halim ile, "yeter ulannnn" diyerek korku yorganını ateşe atan 40 yaşındaki halim....
Aralarına kimseyi almadan el ele verip kalplerini ve boyunlarını eğmediler kimseye.. çocuklar; 15 yasında erkek ve 13 yaşında kız artık... "Okuyacaklar" kararı ile gündüzleri okul kantininde çalışan ben, akşamları elimden zorla alınan "okuma hakkı"m için ders çalışıyorum çocuklarımla...

43 yaşımdaki ben "başardın" dedi... Oğlun liseden sen üniversiteden mezun oluyorsun...
Diploman ile açtığın börekçi dükkanın boşnak börekleri ile nam saldı...
Sevgi değildi hamura katılan sadece...Emek vardı, yaşama sarılma çabası,  hayatta kalma inadı ile  güç veriyordu yiyenlere...
 
Tam 13 yıl hamur açmak, gece gündüz çalışmak oldu hayatım... Çocuklar üniversiteyi bitirdi, evlendi...Oğlumdan iki, kızımdan bir torum eklendi hayatıma..

56 yaşında kucağımda  kendi çığlıklarımla ne kalabalık oldu bu oda...

Hesap zamanı...
Kendime özür zamanı...

Evet ailemi ben seçemem ama; düşmeye, susmaya, korkmaya boyun eğdiğim yıllar ben kendime sırt döndüm...
Özrüm yine kendime...

Doktor odasında elimde filmler, kulağımda "maalesef" kelimesi çınlarken çağırdım sessizliklerimi,yanlızlıklarımı...
Peşlerine takılan kendimlerle tüm hayatım odada şimdi..

Ne kadar ömrüm var bilmiyorum...
Kim biliyor ki?...
Herkes bir gün gidecek,
Ben sadece70'imi göremeyeceğimi biliyorum...
Sen onu da bilmiyorsun...

Son anneler gününde toplandık biz bize... Azad ettik birbirimizi..
Helalleştik tüm yaşanmışlıklarımızla...

Vazgeçme, kendime acıma hakkımı dolduralı çok oldu,
Alacaklıyım saatlerden...
Hayatta iken yapılacaklar listesi yapmıştık ya...
Her maddede çok eğleniyorum...

Kafemin menüsünü  matbaaya götürüyorum. Ben tasarladım:)
hazırladığım tabakların fotoğraflarını da ben çektim...
Her yemeğin kokusunu tasvir edecek renkler düşündüm...
Çok eğlendim...
Kendimle barıştıktan sonra çok yaşadım...
Çok yaşamaya da devam...

60 yaşıma mektup yazma kararı aldım... Postaya verip kendime göndereceğim. 4 yıl sonra teslim koşulu ile...
Ben her günümü çok yaşamaya adayarak gülümsüyorum aynaya...

Hep ihmal ettiğimi fark etmek bile iyi geldi..
Her sabah borçlandırıyorum kendimi kendime..
Aynada "seni çok seviyorum" diyorum.
Çocuklarım torunlarım için değil, kendim için "çok yaşıyorum artık"...

İyi ki varım:)






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder